Merhameti ve Aşkı Uzaktan Seyretme Denemesi..
I
Ağustos sonunda, yağmurun muazzam yağdığı bir akşam. Hava erken kararmış, ferahlama ile hüzün içiçe bundan dolayı. Bundan sonraki günler de hava böyle erken kararır mı sorusunun verdiği boşluk hissi. Ya da alabildiğine doluluk hâli. Bunu zaman gösterecek. Mukadderat " deyip geçilebilseydi eğer, duygulanmalara, anlık boşluğa düşmelere, türbülanslara ne gerek kalırdı. Evet her şey döngüseldir belki ancak yine de bu durum, insana geniş bir kayıtsızlık hâlinin garantisini vermez, vermemeli. Vermiyor da..
Bir anı olarak:
Camları döven, hınca hınç yağmurda, dumanı tüten ve bol limonlu bir çorba. Balkon camlarının hemen ardında - akşamı getiren / akşamla gelen.
II
Yağmurdan sonra ve Eylül'den önce, kısa dalgada - TRT radyolarından biri: Dvorak'ın 9.Senfonisi.Yağmurdan sonra ve yeni bir dünya kurulurken..
"Ben"lerimizi, benliklerimizi derinleştirebiliriz ancak yayamayız, yayılamayız.
III
Eni konu biraz daha yağmurdan sonra. Yazın en sıcak günlerinin Ağustos'tan Eylül'e başveren günler olduğunu nereden bilecektik. Çevremdeki insanların bir yoklamasını yapıyorum ardından: yepyeni defterlere başlamadan önce / bir içtima : Ayça Amasra'daymış, dar sokaklar, gün batımları, uçsuz bucaksız Karadeniz gözüyle.. Hülya Antalya'da.. Özcan'ı düşünüyorum. Acaba Sivas'a gidebilmiş midir? Köy maceraları biriktirebilmiştir diye düşünerek en çok da. Nil, Maltepe'de çiçek suluyor, kedi besliyor, Orhan Gencebay'la rakı içme nezaketsizliğine düşüyor ansızın, Başak'tan ses yok.. Erhan Baba Kars'tadır, Üstün'e ise mektup yazılacak, keşke herkesi örgütleyebilsem de şu mektupları ardıardına yollayabilsek.. bilemiyorum: bir toplama, bir yoklamaya çıkarken.. biraz yağmurla da yıkanmış, erik / şeftali günleri..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.