Amerikalı has dostum Caner’le bilgisayarlardan sohbet ediyoruz şimdi. Kabul edelim, Caner’le en başta birbirimizi sevmezdik. Komik bir tanışmaydı bizimkisi. Başak bana arada sırada anlattırır. Dedim ya hafızamda çok güzel bir gece var: Erenköyünde bir gece VH1 kanalı açık. 70’lerin en iyi 100 parçasını dinliyor ve izliyorum. Diyelim Caner’le yaşadığımız da bunun tam tersidir.
Yurdu ansır mısınız ay dostlar? Balina Kerem’i, Liboş Nuhat’ı, İbnoş Ziya’yı. Na bu Caner, Ziya’nın oda arkadaşıdır. Caner Yeşilköy’de Ziya Çengelköy’de oturur. Bir gün ben mutfakta bulaşık yıkar, Caner ise yemek yaparken aramızda geçmişti tatsız bir diyalog: o mu fazla kibirliydi ben mi ukala? Bilemiyoruz. Tarihe bırakılmayacak kadar önemsiz bir konu, son tahlilde.
Sonra Paşam Caner, bize kendi çıkarttıkları Öteki Okumalar dergilerini satalım diye vermişti. Ben içinden iki tanesini satın aldım. Galiba dergi bir daha da çıkmadı. Burada Dostumuz De Sıkça’nın Voltaire’den ufak bir çeviri yaptığını da sonradan öğrendik. Neyse.. Sonra bu dergileri bir başka dostumuz Alphan benden aldı. Bu yaz Alphan’ın Ankara Batıkent’teki evine konuk olan Dostum De Sıkça da, dergileri kendinin sanarak bir kez daha dergileri kaptı. Kardeşim sana burdan sesleniyorum, getir o dergileri.
Hah, şöyledir tanışmamız: “Sosyolojiyi isteyerek mi seçtin?” Sizi bilmem ama ben isteyerek seçtim falan gibi bir şey. Caner Paşamız köpürmüştü nitekim. Yahu biz Bursa İnönü Caddesindeki Sarper yurdunda 2 sene geçirdik. İkinci sene Caner Paşamız, Umut’a takıldı- Ziya neyse ki bana kaldı. Ziyacım, bilirim mabaddansındır ama seni severim. Çünkü senle olmak, bir olmaya doğru gitmektir. Bir olmaya doğru gitmek ise, hiçbir zaman olamayacağını bilmene rağmen muazzam bir heyecanı Godardçı olmayan kayıtsız bir tevekküle dönüştürebilmek maharetidir.
Geçtiğimiz ay yüksek lisansa kabul edilmek için koridorlarında beklediğimiz İstanbul Üniversitesinde bana şu lafı sokan K.Y gibi: “E, tabi bizim okul bir fanus..Çıkınca anlıyorsun...”
Hayır anam. Bizim okul sizin gibiler için bir fanustu. Sizin gibi pis bir arsızlığı, hırs diye takdim edip, Johnson motor gibi arkasına takanlar için fanustu. Siz düştünüz o fanustan dışarı. Siz atıldınız, boşluklara.
Ve Olgun Hocam diyor ki: “şairler başlarına gelecekleri önceden kabullenir..”
Haşâa, şairlik kim ben kim? Ama bilmek elzemdir, önceden. Bu bilme biçimine de bahsettiğim tevekkülün duruluğu yaraşır. Çok değil 15 gün önce yazdım, Hekimoğlu Ali Paşa Camiinin haziresinde kedilerle oynaştığımı ve bu işi benden kat be kat iyi yapan bir sahte Cemil Meriç’e tosladığımı.
Bizim düştüğümüz yerler evlerdir, dip odalardır, cenaze ilanlarıdır. Peh!
Sonra 1.5 sene kesintili ilişkimize nefis ton balıklı salatalar ve biralarla geri döndük, Caner Paşayla. O zamanlar onun sinema ideallerine benim ufak tefek defter-kağıtlarım eklenmişti. Böyle birkaç güzel geceyi devirdik.
Bu arada bunca adı geçen Başak’ı benle kim tanıştırdı dersiniz? İşte yine Paşam Caner.
Neyse Caner oldurdu, ABD’de sinema okumak hayalini. Şimdi orda. İki sene oldu. Ve bu yazıya ilham veren gece de dün geceydi, neyse ki. İnternette toslaştık. Benim bugünlerde bilgisayar başı mesaim çok yoğun. Bir yandan indirdiğim bir programla Şampiyonlar Ligi maçlarını bedavaya izliyorum. Bir yandan Hotbird’de belki maça rastlarım umuduyla 600 kanalı tek tek tarıyorum.
Bir yandan bizim Star’daki o esnadaki maça da bakmakla yükümlüyüm. Yani bir futbol ahtapotu gibi saldırıyorum, geceye, yalanlara, futbolun AB’si şampiyonlar ligine ve onun muazzam müziğine. Caner paşam, iletime takılarak “nerden izliyorsun o maçları diyor?” . Apar topar söylüyorum. FBI peşime düşmesin diyor. Ciddi ciddi bunların okula gelmiş. Bir site takviyesiyle o geceki maçlara yönlendiriliyorum. Muazzam maçlar var. En albenilisi, Manchester United- Roma olmak üzere. Ama onu bir Arap spikerden çekemem sanırım. Ben Steaua Bükreş- Arsenal maçını bir Rumen spikerden takip ediyorum. Bir yandan çoktan salondan Mehmet’i uğurlamışım. Baba Uğur’un hayaleti attırıyor Deivid’e o 35 metrelik golü. Bunu da anlıyorum.
Caner’e programı anlatıyorum. O Beşiktaş-Marsilya maçını izlemiş, uefa.com’dan. Hem de 7.95 euro’ya. E içine oturmuş tabi. Neyse bu yöntem bir güzellik olur ona.
Biz evlerde gücümüzü tüketirken, güçten düşerken adım adım, bir nebze 22 adamın top peşinde koşuşundan kâm alıyoruz. Böyle akşamlara kırgın tuğralarla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.