29 Ocak 2009 Perşembe

Keçiyolları

aynı şefkat, merhamet, şehvet ve nezaketle bir kez daha koyulduk yola.

sinsi bir murat davman estetiği uğruna sarfettiğimiz mesainin yekunu ile bir picasso eskizi de bir nermi uygur kitabı da alabileceğimizi fark ettiğimizde dünyalar bizim oldu. işte bu dolaşımın ve tecimin ve şiirsel olmayan her şeyin yüce zaferidir, dedik. keresi ve dahisi sancılı ve nikbin ruhlara merhem niyetine büyüttüğümüz bu murat davman estetiğinde de sanırsam ki boğulduk. 

umalım benim sanımdan ibaret olsun hayat.

böyledir. irin tıkadığında bütün yolları, günyüzünü bulduğunda kriz, düşüncenin keçiyolları açılmalıdır, demişim iri-iddialı ham laflarla. İnşa sürecinin kahrolası harç koyucularından, siyaset yapıcılarından biriyim ben. Şehvetime delalettir. 

Bunu bir Kasımpaşa kahvesinde söylemiş olmalıyım. 


İsa Kasımpaşalıdır, diye umalım. Kasımpaşa sokaklarında yürürken ayakkabılarımın tabanlarına rastgelen ve usulca onları okşayan çiviler bana hep İsa'yı hatırlattığından olsa gerek kuruyorum bu rabıtayı.


Ayrıca semavi dinler Kasımpaşa menşeilidir. Bu rabıtayı da "acımdan" kuruyorum. Söz konusu semavi dinler olunca hayvan gibi acı çekiyorum çünkü.


Yerinmenin incesızılı tilmizlerinin tescillediği tecim cümleleri bunlar. 


Ahireti bile tecim kaygusuyla kullanırlar.


Bundan keçiyolları dendiğinde Picasso ile Nermi Uygur aynı kınsız kılıçkavi uyarmalarla süzülüyorlar zihin odama. Düşüncenin keçi yollarını kurmak, bir başkası "patikalar" desin, varsın böyle olsun, bizatihi kendiliğinden bir içe patlama alameti olabilir.


Görgü kuralları "içe doğru patlamak" ayıptır diyor. Hele ki toplum içinde.


Aynı tecim dünyasından bir el kitabı alıp muhattabımızı cümle cümle uyaralım: "bayım, toplum içinde içe doğru patlamayınız.."


Böylece içimiz rahatlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.