31 Ocak 2014 Cuma

Kültür Gündemi: Üç Soruya Üç Cevap

1-) Geçmişten günümüze baktığımızda şiirimizin bir şekilde kendi yolunu bulup aktığını ilerlediğini görüyoruz. Bundan dolayı Modern Türk Şiiri değil de Modern Türk Şairi nereye gidiyor?  
Bunu cevaplarken yalnızca okur refleksleri ile davranmak zorundayım. Çünkü, basılan metnin bir şiir olduğu iddiasında kesinlikle değilim. Olsa olsa bir anti-şiirde mutabık kalıyoruz, çok üzerime geldiklerinde. Dolayısıyla, hala dışarıdan bakabilme imkanımı muhafaza ettiğimi varsayarak konuşuyorum. Şair ne yapıyor? a) Şair twitter’la imtihan ediyor. Herhangi bir olumlu-olumsuz içerik atfetmeden, şuaranın twitter’la ciddi bir mesai içerisinde olduğu görülebiliyor. Olan biteni haber etme, takipçi kovalama, interaktif olma; onlarca farklı amacı içererek. Bu şiir üzerinde öldürücü bir şey midir? Burada iki temel görüş var. Bir twitter ve diğerleri hayatı bir başka şeye dönüştürürken, şiir buna bigâne kalamaz ve buna eklemlenir, bunu ister istemez yansıtır. İki şiir bir kadim formdur, bütün bu değişikliklere karşı safkan, pür yanını muhafaza eder. Dolayısıyla, bile isteye olan bitenden ayrı bir yerde konuşlanır. Ben her ikisinin de eş zamanlı var olabileceği kanaatindeyim. Hatta, savunanları sanmasa bile, çoğu zaman içiçe girdiklerini. Dolayısıyla, a) diye başladığım tezin, anti-tezini de bu oluşturuyor. Karşısında safkan bir şiirin (ister istemez meta bakışa düşecek olan) mümkünâtını pek göremiyorum. Yazılmaz mı, muhakkak yazılır. Ancak nereye düşer? Buradan yola çıkarak diyebilirim ki, teşhis ettiğim kadarıyla, şairler de bu durumun vermiş olduğu gerilimi uzun bir süre yaşayacaklarmış gibi.
2-) İnternet dilinin günümüz şiirine etkilerini çeşitli hallerde çeşitli şekillerde görüyoruz. Sizce bu etki bir geçiş dönemi mi yoksa sürekliliği olacak olan bir etki mi ?  
Birinci cevabımdan hız alarak söyleyeyim. İnternet dili dönüştürücü. Biz bu internet dili tarafından tahrif edilmediğimizi iddia edemeyiz.. Sosyal hayat- dijital hayat ayrımı kalkıyor. Artık özel hayatımda kullanmamayı tercih ettiğim tabirleri, dijital hayatta kullanırken kendi kendime yakalanıyorum. Bundan hazzetmiyorum. Ama bu bir şekilde tahrif ediyor, hadi iyimser olalım- dönüştürüyor. Şimdilik en azından kaçış yok gibi gözüküyor. Dolayısıyla, geçiş döneminden ziyade, bir sonraki dönemin bilinemezliğini hesaba katmalıyız. Neye evrilecek dünya? Dijital hayat ne kadar kalıcı olabilecek? Herkesin kendi medyasının olmasının verdiği dayanılmaz hafifliği insanlardan nasıl geri alabiliriz ki?
3-) İlk kitap duygusunu nasıl ifade edersiniz?  
Öğrencilik yıllarımda- yaklaşık 7-8 sene önce diyelim, bu kitabı çıkartmış olsaydım, belki daha mutlu olurdum. Twitter henüz Türkiye pazarına girmemişti, facebook zirvede değildi. Dolayısıyla, herkesin söyleyebileceği sözü iletebileceği mecralar bu kadar kişisel değildi. Bu anlamda, kitabın vermiş olduğu bir ayrıcalık duygusu muhakkak olmakla birlikte, artık bu zannettiğimiz etkiyi uyandırmıyor. Kitapla haşır neşir olduğumda, çok keyif alıyorum. Hiç bir yerde saklamadım ki, bunu insanlar okusun, fikir belirtsin istiyorum. Yalnızca kitaba yönelik bir twitter sayfası açtım. Burada tamamen kitap etrafında bir viral pazarlama faaliyeti yürütüyorum. Kâh mizahla karışık, kâh bir arzuyu belirtmekten çekinmeyerek. Kimisi de buna, şiiri yazdın bitti- pazarlama başkalarına kalsın diyor. Oysa ki, ben kitlesel medyası olan biri değilim, kişisel medyamla desteklemesem, okunmasına dair ümitlerim karşılıksız kalacaktır.Yine de, her şeye rağmen, kendi kitabını beklemiş ve nihayetinde eline almış olmanın, ardından etrafında dönüp duran yorum dalgasının verdiği keyfi herkese tavsiye ediyorum.  

Kaynak: http://kulturgundemi.com/yedi-sair-uc-soru.html
Not: Soruları soran Samed Karataş Beyefendi kardeşime teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.