Kardelen Pub'da, Sirkeci'de akşamüstü saatleri. Sözler verilmiş bir günü parçalara ayırmakla, ek yerlerinden kesmekle uğraştık en önce. Başak'ın trenlere erken yetişesi tuttu- nicedir aramayan Nuhat'ın ise vefaşinas olası. Neyse en önce sağlık olsun, eksik olmasınlar da elbet. Aşkla..
"Kinik kuzey avrupalı tavrını bile tercih ederim" diyorum Başak'a..ard masada oturan Lümpen, aryan turistleri görünce. Şamata, seksüel pathos, Fesleri, Türk bayraklı t-shirtleri, sarıkları kafaya geçirmece oynamak..bol bira o arada. Ufak avro hesaplarıyla birleştirildiğinde, bir hayli yağlı müşteri olma durumunun getirdiği şımarıklık ile karşı karşıyayız. Evet, bunlar seks yaşamları olmayan, yatakta kitap okuyan, Nevizade'de bira ile rus salatası yiyen ve TV8'den İngiliz ligi maçı izleyen, gözlük üstü bakışıyla müsemma kuzey avrupalıların kinizmini bile aratırlar.. öylesi bir oksijen tüketimi. Sizi dönüp dolaşıp getirecekleri yer kendi Malthusçulukları..
"E o zaman madem bunca düşkünlermiş Osmanlılara..o hâlde Berlin, Paris Kongreleri vs. neyin nesi?" diye soruyorum. Başak, "tabi öyle olacak..içine etmeden sevemezler" diyor..
Cin içiyoruz. Haso limon dilimli, tonik ile.
Asmaların arasından tramvayın yoluna bakarak. Yıldo da var. Nuhat'la buluşmuşuz. Oradan Başak'ın yanına geçene dek, kurdeşen dökmeler. Geldiğimizde garda sigara içiyor. 19.yüzyıl tavırları işte. Trenden Rilke inse yeridir. "Canım Rilke'm " diyor, Rodin'i gezmiş- Rilke'nin Rodin'e döşendiği mektupları anlatıyor. "O nasıl saygı, sevgi" diyor, "Rilkem benim ya.."
Ha, öncesinde Şirin lokantasında oturuyoruz. Sokakta ve akşamüstüyle..
Kedilerle, Rilke hayalleri ile, yazma sıkıntısı sohbetleriyle içiçe..
Sonra gece..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.