10 Ekim 2006 Salı

Talebeliğe Dair Hikâyat

I

yalova civarı. bursa'ya gelmek için kayda, kışa terk edilmiş sitelerin sağlı sollu hızla geride kaldığı gece yolculuğunu sürdürüyoruz. 98 model bir broadway..bordo.. polis durduruyor..işaret lambası devredışı. soğuk, her anlamda. tanımadığım bir kentin soğukluğu. sınavın soğuğu. gecenin soğuğu. polis, "bu ışık ne zamandır yanmıyor?" diye soruyor, dr.ünal akbal:" topkapı'dan beri.."
-hangi topkapı?
-istanbul topkapı..
-kayda giden gencimizin hatrına ceza yazmıyorum..
 kayda giden genç, koltuğa büzüşmüş ve korkularla..



II
bir an önce geri dönmeliydim. burada yapamazdım. tavanı seyrediyordum, deruni bir kederle.
sarı kavurucu bir ışığın boyadığı caddeler, tenler, gürültü, yegâne yemek biçimime dönmek üzre olan kebapçı lokantaları, radyo-3'ü henüz keşfetmemiştim (onun yerine ucuz şarabı, yaman koray'ın "büyük orfoz"unu getirdi bana bu oda, ha bir de nuhat'ı, kerem'i ve taner'i), bir yurt odası ve kentin tehlikeli mahallelerine tehlikesiz yürüyüşler..sonraki günler bize bu mekanı benimsetecekti. bir yurt odasını, insanın korkak kalıcılığını..kalıcılığından korkusunu ve bütün bunların kalıcısızlığını..mea culpa..odalarımzdan caddeyi gözlerdik..eski yaşantımızdan kopmamak için hürriyet okurduk pazar sabahları, bol çayla..



III
nuhat'ı burada bana kerem tanıştırdı. yurdun ağasıdır, dediler - keza benim için de terörist. karşılıklı ürkü. hancı restaurant'a gittik ilk gece hatrına. bakir bilincimizee gece sürprizi. "star gazinosu"na mı gitsek acaba? diye ortaya atıyor kerem. "en fazla 50 milyon" veririz adam başı. ölçüp biçiyorum. cebimde tam 50 milyon var..neyse şakaymış..
hancı'da 3 bira..biraz fıstık..birbirlerine yaz hikayelerini anlatıyorlar..susuyorum..tv'ye bakıyorum..ve geceye..gazinolara..kebapçı osman'a..



IV

geçmişle daha ödeşmemişiz. belki de hiç ödeşmeyeceğiz..yurdun lobisinde tanışıyoruz, onla ve taner'le. nasıl da sıcaklar..ilk gece hatrına, pus inen sokaklardaki bir kahveye giriyoruz..beşiktaş'ın maçı varmış. yanımızda ziya var. alabildiğine güzel ve çengelköylü. bunlar yeni yüzler.sonra kerem ve nuhat ve taner'le armutlu'ya bandırma'ya erdek'e ve mudanya'ya gideceğiz.. kerem nedir? ege'li bir zeytinyağı prensi. kemalist. aşık. bir yanı afyon'daki sevgilisinde. kerem nedir? uzun biralı gecelerdir. sınıf atlama operasyonlarıdır.  kerem biraz da "şehnaz tango"daki muhsin midir? belki de ben öyle olmasını istedim, her daim. 12 eylül sosyal demokratı olarak kaldı. aslan sosyal demokrat.
bir de radyo-3 dinlediğim gecelerde, "kapat şu gıygıyı" dediğini hüzünle anımsarım.

kötü ayrıldık. hayatta başarılar diledi bana. ben de önce üzüldüm ardından içimden okkalı bir küfür ettim. onun yaşamı benim için o köşeyi dönmesiyle bitti. ardından sarhoş gecelerde atılan cüretkar telefon mesajlarım vardır  ama yanıtsız kaldılar. bir insan böyle ölür galiba, ölüyor..
kerem'in uzun uykuları, erkek dergileri, küçük burjuvalıkları, papalinaları vardı.
iyi uykular..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.