Kafka'nın "Açlık Cambazı" bir erdem timsâli midir?
Açlık Cambazı, açlığın sonunu, "marjin"i tavaf ederken artık erdem diye birşey var mıdır?
Bir sirke dek uzanan yolunda artık "erdem" addettiği, direttiği şey - köhnemeyen köhneme de diyebiliriz, anlamsızlık terasizine vurulabilir mi? Açlık Cambazı öyle birşey yapıyor ki, öyle bir şeyi seyirlik hâline koyuyor ki-bütün bir insanlığın hayretler içerisinde onu izlemesine neden oluyor. Varan 2:bu seyirlik zamanla ilgisizliğin takvası dahilinde eritiliyor. Anlamsız edim, bir başka ve daha büyük anlamsızlık girdabında boğuluyor. Pür Kafka pür entropi. Ve bütün Kafka'da bizi esen iç-ses: bir adam, bir hayli gri: bir soruya vesile oluyor - ve Cambaz cılız bir sesle: "Bütün ömrüm boyunca severek yiyebileceğim birşey bulamadığım için, aç kalmayı tercih ettim" diyor. Varan 3: Okur, bu ufak öykünün okuru artık bulanık bir kinizmle mi başbaşa olduğunu yoksa anlamsız bir gündüzdüşüne mi yem olduğunu tayin edemiyor..
Açlık Cambazı, açlığın sonunu, "marjin"i tavaf ederken artık erdem diye birşey var mıdır?
Bir sirke dek uzanan yolunda artık "erdem" addettiği, direttiği şey - köhnemeyen köhneme de diyebiliriz, anlamsızlık terasizine vurulabilir mi? Açlık Cambazı öyle birşey yapıyor ki, öyle bir şeyi seyirlik hâline koyuyor ki-bütün bir insanlığın hayretler içerisinde onu izlemesine neden oluyor. Varan 2:bu seyirlik zamanla ilgisizliğin takvası dahilinde eritiliyor. Anlamsız edim, bir başka ve daha büyük anlamsızlık girdabında boğuluyor. Pür Kafka pür entropi. Ve bütün Kafka'da bizi esen iç-ses: bir adam, bir hayli gri: bir soruya vesile oluyor - ve Cambaz cılız bir sesle: "Bütün ömrüm boyunca severek yiyebileceğim birşey bulamadığım için, aç kalmayı tercih ettim" diyor. Varan 3: Okur, bu ufak öykünün okuru artık bulanık bir kinizmle mi başbaşa olduğunu yoksa anlamsız bir gündüzdüşüne mi yem olduğunu tayin edemiyor..
*
Hâlâ kütüphanelerinde Kant ve "Nutuk" bulunduranları öpeceğim. Hayır, seçimlerinin haklılıklarından dolayı değil - Radikal 2'ci ve 2.Cumhuriyetçi akademikçilerin haşin baskılarına rağmen bu cesareti gösterdikleri için!
*
Size soruyorum: Türkiye'de Sezen Aksu'yu sevmeme hakkımız var mıdır?
*
Yalova'da bir kez buluşan sevgililer ölmezlermiş.
*
Kant'ın, Mendelhsonn'un, Foucault'nun ve Habermas'ın "Aydınlanma Nedir?" yazılarını ard arda okuduğumda ortaya çıkan değerlendirmeler:İlk ikisini değerlendirmek zor zenaat: ama bir işin atılımı yapılıyor besbelli - şimdi üzerine düşünmenin. Şimdinin farkına varmanın ve şimdi üzerine birşeyler oluşturmanın. Foucault'nun Kant'ta teşhis ettiği yan bu. Kant'la herkes cebelleşiyor - çünkü Kant besbelli büyük. Kant iflâh olmaz bir inşacı. Kant ketum olmayan bir mühendis. Mendelhsson ise Almanlığının doruğunda. Besbelli ki o da şimdi üzerine düşünüyor - o kültür ile aklın sentezi peşinde. Ne mutlu ki her ikisine de mahir olana diyor. Kültürün getirdiği parlaklık ile -çağların parlaklığı, aklın aydınlığı. Buradan karılan bir harc aydınlanma. Elbet koskoca bir literatür var, bu "farkındalığın" karşısında olagelmiş. Nitekim Foucault Kant'ın birşeyin başlangıcı sayılabileceği metninin birşeylerin "eleştirisinin" de başlangıcı sayılabileceğini söylüyor. Eleştirinin başlangıcı değil salt, başlayan şeyin de eleştirisine tetiklemesi anlamında. Habermas ise pek fazla sevmediği Foucault bey'e mevlid okuyor. Evet sonuncusunun metni bir mevlid kıvamında.
*
Adamın biri içip içip geceyarıları Süleyman Çelebi'nin türbesinde ağlarmış - Çekirge güneşi doğuncaya dek.. Buna inanmamız beklenir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.