McLuhan: "pazar gazetesi ılık bir duş gibidir" demiş. Hangi fikre inanmışsak inanalım, okuduğumuz gazeteleri hangi fikirler biçimlendirirse biçimlendirsin, evimize giren bu gazeteleri anlamlı kılan verdikleri haberlerden çok haberleri yorumlama tarzlarıdır. İster Vakit gibi ısı ve su geçirmez olsun ister Hürriyet gibi mağaza vitrini : yorumlamaların en belirgin içeriğe kavuştuğu köşeyazarlarının tuttuğu nabzı okumaktan keyif alırız. Ben de kendi yazarlarımı yazayım..
EMİN ÇÖLAŞAN(HÜRRİYET): Emin abi "hayvani laik" yanıma hitap eder. Bu yanım Emin Abi'yi keyifle okur. Melih Gökçek meselelerinde yazılar tadından yenmez olur. Melih'in başındaki İ. nedir? diye sormak hazcı okura Sex & The City ya da Desperate Housewifes ya da Sezen Aksu'da yankısını bulabilecek "birey-kentli-bağımsız" kadınların içtiği sabah kahvesinin kekremsi tadından çok uzak bir lezazet verir. Emin Abi'nin yazısı makro zinde güçlerden ziyade içimizdeki mikro zinde güçleri diri tutmak atmosferinde yazılır. Emin Abi'nin yazısının okunduğu 3-4 dk içinde Regis Debray'ı kıskandıracak kerte damardan Cumhuriyetçi oluveririz. Emin Abi yer yer tarih dersi de verir ki zurnanın Somalı Mustafavari kıvraklıkları bu an son bulur.
BEKİR COŞKUN(HÜRRİYET): Bekir Abi iflah olmaz bir aydınlanmacıdır. Dolayısıyla o perspektif içre sonuna dek haklıdır. Üstelik çevreci ve hayvanseverdir. Dolayısıyla yer yer paranoia mon amour- aşklar nasıl vurulur, neyle vurulur" kertesinde laik olsa da , Bekir Abi'yi severiz.
AHMET HAKAN(HÜRRİYET): Ahmet Hakan kendine niye yazık ediyor, İslamcıların dediği gibi bir deşifratör olmasa da, ki bu deşifre edilmesi gereken şeylerin varlığını kabul ettikleri anlamında mı okunmalıdır, Aydın Doğan'ın Nişantaşı akıncılar birliği kulvarında yürüyerek bizi üzüyor.
ERTUĞRUL ÖZKÖK(HÜRRİYET): İkinci Ertuğrul Faciası da diyebiliriz. Üstelik ilki gibi trajik de değil..
HASAN CEMAL(MİLLİYET), İSMET BERKAN(RADİKAL), CENGİZ ÇANDAR(REFERANS), ŞAHİN ALPAY(ZAMAN): Bu yazarların misyoner çocuğu vs. olduklarına inanmıyorum - onların yazılarına sinmiş rezil rüsva umarsızlık ve soğukkanlı politik analizlerine ve ne hikmetse yorumları, tonları bir hayli "egemen" tonların yeniden üretiminden ibaret olsa da, bu yazarların okunmalarının ciddi sağlık sorunlarına neden olacaklarına kâniyim.
HİLMİ YAVUZ(ZAMAN): Ne olursa olsun keyifle okurum. Çok şey öğrenmişimdir. Özdemir İnce'ye laiklik derslerine karşı laiklik dersleri vermesi işgüzarlık olsa da, ki İnce'nin yaptığı bambaşka bir "Lucy In The Sky With Diamonds" hâliydi, Zaman gazetesini bana okutan adamlardan biridir. Hak yemek istemem, Zaman zaten bu ülkenin okunmaya değer az sayıda gazetesindendir.
ALTEMUR KILIÇ(YENİÇAĞ): Bir coşma hâli. Kendi köşesinde yeni İstiklâl Mahkemeleri kurmaya devam.
ARSLAN TEKİN(YENİÇAĞ): 70 model otomobil misâli, sahaflarda soba başında çay içen kurt milliyetçi hissi uyandırıyor bende. Üslubu saldırgan olsa da, kendisi naif bir adammış gibi geliyor nedense..
MURAT BELGE(RADİKAL): O tadından yenmez kinik gülümseme fotosu orada durdukça, Murat Hoca'ya kızsak da yazılarını keyifle okurum. Çok şey öğretmiştir. Yalnız biz yeni yetmelere değil. En çok da Türkiye aydınına. Gustodan, gezi kültürüne, Barthes'dan, Althusser'e dek bir sürü unsuru tanıtan adam olarak. Tabi belki de sırf bu nedenle onun ısrarla Orhan Pamuk ve Elif Şafak da estetik hazlara yelken açmasını kabullenemiyorum. Nuray Mert'le birlikte, çok önce almayı bıraktığım Radikal'i internetten de olsa hâlâ takip etmeme neden olan adam.
HASAN PULUR(MİLLİYET): Çetin Altan'ın Enver Paşa'nın altınları, tenis oynayan köylüler hikayelerinden sıtkımızın sıyrıldığı bir ortamda Milliyet'in yegâne edebiyatçısıdır. Kemalisttir - bu bazılarımızı rahatsız edebilir. Ama Hasan Pulur son Babıâli'lerden olması nedeni ile de müzeliktir. Hâlâ Milliyet'e göz atmamın az nedeninden biri.
İLHAN SELÇUK(CUMHURİYET): En az bir zamanlarki yoldaşı Çetin Altan (ve elbet çocukları) kadar bayıcı.
AHMET TULGAR(BİRGÜN): Çok uzağımızdaki Cihangir adacığının yoldaşı Perihan Mağden ile birlikte sosyalist serüvencilerinden. Sıkı röportajcı. Birgün'deki yazılarını özel kılan, alt perdeden, öznel ve samimi sesi.
ENGİN ARDIÇ(AKŞAM): Göz ucuyla baktığım yazılarında verdiği dilsel lezzeti tahrik edici düşünceleriyle perçinleyen yer yer yılışıklığa varan saldırganlığıyla, ne hikmetse nefret etmekten sevmeye fırsat bulamadığım yazar.
HADİ ULUENGİN(HÜRRİYET): Zurnanın zırt dediği yer. Her yanından tutarsızlık, pespayelik, saldırganlık ve yılışıklık akan yazıları ile, bir gün ABD bir gün AB hayranlığının depreşmesiyle, ne olursa olsun bir zamanlar yoldaşı olduğu insanlara saldırısından ekmek yemesiyle ve her fırsatta MARX, MAO ve LENIN'den geçmiş yılların "kendince" intikamını almasıyla öğürtülere sebebiyet vermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.