31 Mart 2008 Pazartesi

Öykü: Kalibresiz


O böyle diyebilir. Sen de öyle de. Anlaşın. Yokuşa sürmeyin bizi.

Peki dedim, ağladım. Taşlığa oturdum. Yeni yıkanmış. Yaz. Uzakta rüzgarın habis uğultusu. 
Bu dedim, işte bu. Çocuklar uzak ülkelerde ilk kez mutlu otuzbir çektiler. Papatya topladık Meltem'le.

Şehre indik. Ben-i şehre. Cengiz Gündoğdu'ya iki maltepe aldık.

Dün gitmiş internet kafeye. Gaziymiş yazıştığı. em-es-ende.
Adam çok ağır cevap veriyormuşmuş.
Neden?
Parmaklarının üçü yokmuş. Diğer eli bilekten Allahlık. Geldik. Peynir ekmek yedik. Yine ağladık.
Ama bilsen iddaa'da ne paralar kaldırdı. SATI DAYI! Elal ossun.

Bartın'da kendini denize atan Mustafa. Pembe gözlü. Parmakuçlarında kirli bir örümcek gidip geliyor. En son Sadık Hidayet okumuş.

Ben askerde yeniharmana başlamıştım. Meltem mentollü birşeyler içiyor. Masaya iki vermut geldi. Iyyy! Çok sert.

Kalibresiz bir ilişki bizi buralara getirdi. Memnunduk ama di mi?

1 yorum:

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.