7 Nisan 2008 Pazartesi

Patikalar

geçen yaz çok kavun karpuz yedik. kışta ise çok palamut. ben heykeltraş mehmet aksoy'un öğütünü tutuyorum: kırmızı şarapla nefis gidiyor. ama o sene cümleten güzeldi zaten. ahırkapı fenerinin dibine inip denize karşı borges okuduk. fener gündüzleyin yalnız. yuppiler ile berduşlar durmadan bira içtiler. gündüzleyin yine. ne iş? cümle cemil. iktisad ayrıştırır, alkol eşitler. temkinsiz ve torpilsiz yürüdük. geçen yaz hurma yazıydı diyemem. ramazan ekime tosladı. güldük, geçtik. bir ufaklık: ramazanda kendine çok hakim olmalısın, dedi. akıl hocam. minyatür ve istanbulin.

çokluktan bokluk doğar ve tümel olan kapsar tikeli. laf mı yani?

güleren hanımda çay içişin inceliğini bulduk. çay içmenin bir meslek olduğunu. sevindik.

öyle bir akşamdı işte. köşelerimize çekildik yekta ile. ayaküstü birşeyler konuştuk. istanbul'da bir karaiktisadın sonuna geliniyordu ve bir yenisi için hazırlıklar yine çoktan başlamıştı. çöpler çıkarıldı. kediler ilk rızklarına harala gürele atladılar. sokaklar aydınlanmamak üzere karardı.

ama bunlar da ille edebiyattır. edebiyatla felsefe tam bitiştiğinde "aşk" olur. geceler uzun sürer. kategorisizlik bir iyi niyet gösterisinden daha fazla birşey demektir artık. her yorum edebiyattır. ve hayat edebiyata akar. çok tütünlü ve çok şaraplı adamlar da yerinden ayrılmamakta direnen bir varoluş işçisi bin yıllık bir arkadaşlarını gömerken şöyle derler: "iyi adamdı.." vesaire vesaire. edebiyattır.

edebiyatın meselelerinde üstadem demet onur'dur. burada, tam da bu gecede eğilip ellerinden öpüyorum. kunt bilgi. has bilgi. bilgi gustodur.

misal; irmik helvası sevmek sevap mıdır? Allah'ım ne kötücül soru.

roman da şöyle başlıyor ya, hani sadece 100 sayfası yazılmış: "allah'ım beni sever mi allah'ım?" dışta ve içte iki tanrı tasavvuru. çatışma. pür çatışma.

buna diyalektik diyorlar.

usuldan öğreniyoruz.

Resim: Klee-Dream City

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.