yalnızlığım leyleklerin s.kişme mevsimlerine denk gelir.
o günlerden beri deruni bir mahpus hayatımı kendimce idame ettiriyorum, ettiririm.
hepimizi leylekler getirdi ne kadar saf bir inançsa, hepimiz adem ve havvadanız da o denli saf bir inanç.
küfürle başladık, küfürle devam edelim. arada dayımı anımsıyorum, şöyle buyururken; "yazılarını yeğenin de okuyor, dikkat et diline.."
mantık dahlinde: yeğenim bir kızdır.
yine kültür dahlinde ona yeğen değil kuzin derler.
mantık ile kültürün çatışması modern türkiye tarihini anlatır dersek sadece kendi mahfilimizin gözünü boyayacak hoş bir laf etmiş oluruz. oysa modern türkiye kültürlü mantık ile mantıklı kültürün çatışmasıdır.
aslında bu gece fazla iyimserim. iyimser oluyorum. modern türkiye tarihi bu kadar ahenkli bir söz oyunu ile açıklanacak denli berrak değildir.
devamla;
paradigma yayınevi cağaloğlunda içtihad evinin az aşağısındadır.
yatakta incil okuyan küçük burjuva oğuz atay kahramanı ile yatakta schopenhauer okuyan serdar turgut aynı adamdır.
yatakta incil okuyan herkes genel yayın yönetmeni oluyor bu ülkede.
en azından böyle bir potansiyel var, diyebiliriz.
ayrıca yazılarımı yeğenim okuduğu gibi annem de gizli gizli okuyor. bunun da ayırdındayım. sonra da çaktırmıyor gibi yapıyor. çakarım. hem de fena halde. ayrıca bu dünyayı, utanma babında falan çok da takmam. rencideyiz diye hakan sıkça değiliz.
hakan sıkça emlak danışmanı. şu anda. now. hakan sıkça'yı seviyorum. ayrıca bize geldiği bir gece millet caddesinde trafik kural ihlali yaptı. not ediyorum.
mesela yine hepinizin günlükleri çekmecelerinizde ya da gardroplarınızın derinlerinde gizlenmişken benimki ortalık malıdır. inanın umrumda olmaz bu. ifşaat ödüle layık bulunmaz ki.
sonunda öleceğiz. dostoyevski inançsızlar mezarlığında yatmıyor mu sanki?
Resim: Sezai Özdemir - Bir Şizofrenin Anı Defterinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.