cenazesini odabaşı camiinden kaldırdık. halkalının tepelerinde ıssız bir mezarlığa gömdük. lületaşından piposunu karısı bana armağan etti. ölülerimiz, güzel ölülerimiz.
osmanlı ölülerini şehrin içine taşıdı. falan fıstık. ölüm tarihle, kültürle, sosyoloji ile sınandığında, acıtıcı bir gerçeklik olarak ele alınmadığında başımıza bunlar geliyor işte.. o zaman yalancı bir dille ağlayan nükleer santral soğukluğunda suretlere sahip bir takım tuhaf adamlar karadenizli hocanın okuduğu duaların ışığında gülümsediler, birbirlerinin ellerinden ölüyü iyice derinde bırakacak toprağı savurmak için kürekleri kaptılar. bunu aşkla yaptıklarını ifade ediyorlardı. biri şöyle dedi. insanın babasının olması ile babasının ölmesi arasında hiç fark yoktur. ha norveç uskumrusu ha boğaz lüferi.
cümle bu. ölümcül ama böyle.
osmanlı ölülerini şehrin içine taşıdı. falan fıstık. ölüm tarihle, kültürle, sosyoloji ile sınandığında, acıtıcı bir gerçeklik olarak ele alınmadığında başımıza bunlar geliyor işte.. o zaman yalancı bir dille ağlayan nükleer santral soğukluğunda suretlere sahip bir takım tuhaf adamlar karadenizli hocanın okuduğu duaların ışığında gülümsediler, birbirlerinin ellerinden ölüyü iyice derinde bırakacak toprağı savurmak için kürekleri kaptılar. bunu aşkla yaptıklarını ifade ediyorlardı. biri şöyle dedi. insanın babasının olması ile babasının ölmesi arasında hiç fark yoktur. ha norveç uskumrusu ha boğaz lüferi.
cümle bu. ölümcül ama böyle.
lületaşından pipoyu her akşam ilhan berk yaramazlığında doldurup içiyorum. anılar, hallenmeler, diş bilemeler içinden bir ben daha tünüyor sobanın üstüne.
içime sinsi bir nisan yağmuru yağıyor.
içime sinsi bir nisan yağmuru yağıyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.