9 Mart 2012 Cuma

Halil Sezai Varsa, Biz Olmamalıyız


Marx; bu sefer, cümlenin ihmâl edilen kısmına girelim; “vicdansız bir toplumun vicdanıdır” diyor, din için. Halil Sezai, böylece, anlamsız bir toplumun, aynı anlamsızlıkta bir anlam arayışı olmaktan öteye gidemiyor. Anlam, hepimizin en temel arayışı. Türkiye’de ortalama insan ömrü 55-60 arasında seyrediyor. Türkiye gençlerin çoğunlukta olduğu bir toplum. Ayrıca Türkiye, başbakanı ve Sibel Üresin’ce üro-politik ve jine-politik çerçevesi çizilmek istenen bir toplum. Bu da demek ki, aynı anlam arayışı; daha hızlı ve çağıltılı sürecek. Her gün bir önceki günden daha çok, anlamsızlık batağının içinde yüzen Bosch insancıkları olacak.
Küresel çağ, Baudrillard’dan mülhem, zaten bir anlamsızlık türetiyor. Çokluğun hiç olmayanı işaret etmesi. Ne çoğuz, o hâlde ne yoğuz.
Kent ve internet anlamı silkeliyor. Anlamı örtüyor.
Anlam; arayışın kendisidir, noktasından daha öteye.
Halil Sezai neden var?
Halil Sezai varsa, biz neden varız? Aynı anda, paralel, birlikte, together.
Halil Sezai varsa, biz olmamalıyız. “Biz” diye bir şey, belki fazla özcü, bir varsayım belki.
Halil Sezai’nin çığlığı hem demode hem lümpen. Halil Sezai metropolün yarattığı bir dip-dalga değil ama. İliştirilmiş; embedded. Halil Sezai, Baudrillardcı bir içedoğru patlama.
Halil Sezai, gösteren değil. Gösteremiyor. İsyan çığlığı yalancı. Gönderdiği noktada, isyan yok. Aynı iş, lirik şiirin imkânları ile de kotarılabilir. İsyan edilen yok ama isyan var.
Ben aşkın kendisine aşığım; Platonik mastürbatörün kendini tatmin ettiği çerçeve.
İsyanım hiçbirşeye değil; isyanın kendisine.
İsyanın kendisine isyan etmek, isyan imkânını ispiyonlamaktır.
Halil Sezai tarihsel orijinalitesine bu şekilde iade oluyor.
 9 Mart 2012, İzdiham'da Yayınlandı.

1 yorum:

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.