Resmin kült değeri laikleştiği ölçüde, onun biricikliğinin temeline ilişkin tasarımlar belirsizleşir (Walter Benjamin)
Türkiye’nin pasif modernizmden, aktif modernizme geçtiği dönemdeyiz. İstemediği hâlde modernleştirilen kitleler, şimdi modernizmin dümeninin başına oturttu, kendine daha yakın buldukları temsilcilerini. Rejimsel endişeler, sürekli özcülüğü ovalamaktan daha ileriye gidemediği için, bugün on yıllık icraatı daha modern’e doğru götürülmüş bir gemi olarak görüyoruz. Dünya olan bitendir. İcraat da öyle. Bugün, Türkiye bir ileri modernizm dönemi ile muhataptır. Temel sancı, bu ileri modernist algının, kendisiyle zamandaş olarak yaşayan post-modernist algı ile yer yer çarpışması. Modernin, post-modernist olanla çarpıştığı anda çıkan seslerin çağıltısı ve yoğunluğu. Korkarım ki, bu kış Türkiye’ye modernizm gelecek ve bu, onun icracılarını bile korkutabilir.
Modernizm son tahlilde, laikleşme ve kapitalistleşmenin yanında, Türkiye için bir mülklüleştirme dalgası olarak cereyan ediyor. Bir koldan TOKİ, diğer koldan rezidans ve site mantığı ile üretilmiş evler, iştah açıcı ev kredi modelleri ile donanmış sahiplerini bekliyorlar. Modernist kitleler, Nietzsche’ci bir kaçıştan, “mülksüzlükten” de kaçmaya yazgılı. Anahtar teslim, çocuk parklı, yüzme ya da süs havuzlu, irili ufaklı lükslerle abad edilmiş, bu modernist çerçeveye sahip çıkmak için öne atılan sınıfsal refleks, Türkiye’de küçük burjuvazinin inşasına, bir katkı yapıyor. Bu katkının mahiyeti, Benjaminci “aura” kavramı ile ilişkilendirilerek anlatılmalı.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.