Aralarda böyle yaparım; geçen gün yine böyle
yaptım. Bir şeyi sürekli böyle yaparsan, artık o “şöyle yapmak” oluyor, bu
sırada onu da anlamış oluyorum. Felsefede sahibini kıran bir şeyler var.
Mesela, insan kendi günlerine bakınca aynı acı sıvı omuzlarından aşağıya
dökülüyor. Daha önce bahsettiğim ve Spinoza’nın başka kelimelerle bahsettiği
acı. Aslında tam da burada, geçen gün aynı acının içinden yaptığım şeyi masum
kılan bir şeyler var.
Hatırla hafıza! Hah, günlüğümü gözden geçiriyorum.
Bir sürü defter, deftercik. Zeytinliova Güncesi, minik siyah bir defter.
Kırtasiyede satılanlardan, en ucuzundan, sanırım. Nereden aldım? Zeytinliova’da
bir kırtasiyeden sanırım. Öyle moleskine falan olmadığı kesin yani.
Doğrusu, o moleskine değil, sen de Hemingway
değilsin.
04.06.2008 saat 22:33’te tutmaya başlamışım,
askerde. Sadece askere mahsus, askerle başlayıp, askerde biten. “Zeytinliova’da 24. gecem, nihayet gece
santralcisi de olduk” diye başlıyor, 13.09.08’de “tüm cümleler buraya kadarmış” cümlesiyle sona eriyor.
Manisa, Akhisar, Zeytinliova Güncesi, PZR 14,
PZTSİ 15, SALI 16 ÇARŞ - TERHİS yazıyor
ilk sayfasında. Birkaç, pardon, çok kaç telefon numaraları. Böyle gidiyor.
Sonra nedense ve apansız 13 Haziran gece 01:12’de “Tv’de Nükhet Duru “Destina”yı söylüyor” yazıyorum sayfaların
arasına. Ortasına bir yere. İçine. Oraya kan damlıyordur, damlıyordu,
muhtemelen.
Nükhet geceyi, sahneyi, asker kantinini, ne idüğü
belirsiz elinde telsizle kantinde oturan gece çavuşunun kalbini- o benim, o
kalp de benim, uyuklayan astsubayın uykusunu, havlayan köpeklerin dişlerini,
sonra yine geceyi, sonra kanı, sonra İstanbul otobüslerini, sonra Ruhr
havzasını, sonra.. tüm bunları doldururken, yayılırken, genleşirken, kendinde
olan ve bizde olmayan, olmayacak olan şeyi bize sunarken, şehvet kendi başına
gelmiyor. Şehvetin arkasına gizlenen melankoli. Nedense Nükhet “Melankoli”yi
söyleyince, kendi kendime dans ediyorum. Melankoli melankolik bir şarkı değil.
İroni burada.
Melankoli, melankolik değil, doğru.
O siyah defter moleksine değil, o da doğru.
Sen Hemingway değilsin, dosdoğru.
Peki Türk pop müziğinde, popüler kültürde bunca az
şey ifade eden bir kadın, neden gelip gecemin orta yerine bütün varlığı ile
kuruluyor? Neden askeri bir şehveti beslemiyor sadece. Neden beraberinde
hacimli bir hüznü de, porsiyon porsiyon masaya koyuyor.
O anda anlıyorum; bundan sonra o melankoli hiç gitmeyecek,
o omuzlardan. Yani iflah olmayacağım.
Kendi kendime şunu fısıldıyorum;
Hayatta
en hakiki mürşid Nükhet Duru’dur.
14 Ağustos 2012'de İzdiham.com'da Yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.