İlk anda akla gelen, bunun böyle
olduğu. Bu basit bilgi. Acı bilgi değil. Acı bilgi; sınanmadan kalan bilgidir.
Ancak, bilgi ilk gösteren de değil. Metropol ve internet kendi şiirlerini,
safkan şiir karşısına konuşlandırmak istiyorlar. Bu bir savaş. Çünkü biz,
hayatımızdan şiirin çekilip çıktığını sanırsak, o zaman kendimizden çekiliriz.
Hayatımızda şiir sandığımız rastlantısallıklara ihtiyacımız var. Bizi biz yapan
hikayelere ihtiyacımız var. Şiir diye itibar ettiğimiz, bir AVM’nin asansöründe
karşılaştığımız rayihası binbir semtten duyulan bir kadın. Soyunma kabinine
dayanan kem göz. Size tv’den
seslendiğini sandığımız adam. Murakami mesela, bir metropol şiiri. Hakeza Orhan
Pamuk.
Masumiyet sizden çalınandır; ve
size simülasyonu iade edilendir. Ben masumum çünkü özünde iyiyim.
Ben masumum çünkü metrobüste hiç yer kapmak için, içinizden birini ezmedim. Ben
masumum çünkü, ben bu kötülük çarkının, bu durumun basit bir hizmetlusuyum.
Hizmet sektörünün kendi şiiri
var. Çünkü Ayhan Şahin bilmelidir ki, hizmet bir sektördür. Bach, mesela,
kilisenin hizmetlisiydi. Şimdi, Ayhan Şahin, sevgili bayım; inanın buna - şiir metropolün hizmetlisidir.
Ben safkan şiire inandım. Rilke
okudum.
Bugün, metropol, anlamı yitmiş
her şeye, herkese; Yılmaz Özdil okumasını salık veriyor. Şiirini yitirmiş metropolde,
Yılmaz Özdil, Rilke’ye galebe çalıyor. Ben üniter devlet tapınıcısı ve
aralıksız kent soylu biri olsaydım, Yılmaz Özdil vesilesi ile bana hediye
edilen şiirselliği reddeder, Karaorman’da bir yürüyüşe çıkar ve gecenin
seslerinin başlayacağı noktaya dek, keçi otlatırdım. Çünkü metropol ve
internet, anlamı ve uhreviyeti silkeliyor.
Çünkü metropolün ve internetin
bittiği yerde, Karaorman başlar.
Karaorman, şiirin başladığı
yerdir.
27.08.2012 tarihinde Mesaisanat.com'da yayımlandı.
27.08.2012 tarihinde Mesaisanat.com'da yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.