Herkesin hayat
denilen "var olma alanına" dilediği yerden başlama, hatta ve hatta
bodoslama girme hakkı var. Ancak modern uzmanlaşmaya inananların buradan
türettikleri entelektüalizmi ancak ve ancak sarkastik denilebilecek bir
bilgelik parodisi ile başka alanlara uygulamaya çalışmaları ne talihsiz sonuçlar üretiyor. Şerif Mardin,
Türk modernleşmesini "doktorlar" üzerinden açıklarken, "toplum
ve devlet= hasta", "siyaset aygıtı=doktor" imajını inşa ediyor.
Maalesef doktorlar olaya böyle yaklaşıyor. Bir alanda arızi birşey var ise, onu
sağaltmak ve rehabilite ederek toplumun içerisine geri bırakmak. Bu neresinden
bakarsak bakalım bir Foucault tespiti kadar şiirsel.
1955 yılında Malatya’da doğdum. İlk ve ortaokulu
Malatya’da, liseyi İstanbul Haydarpaşa Erkek Lisesi’nde bitirdim. 1984 yılında
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde iç hastalıkları ihtisası aldım (tescil
no:23744/29217). 1986 yılında aynı fakültede kardiyoloji üst ihtisasımı
tamamladım (tescil no:78078/29217). Evliyim. Biri kız biri erkek iki çocuğum
var. 20 yıldır InterMed Sağlık Merkezi bünyesinde serbest hekimlik yapıyorum".
Bir alanda bir
hastalık var ise, doktor bunu sağaltmalı. Kendisine atfettiği bu nevden bir
ayrıcalık ve görev duygusu var. İşte bir Kalp ve İç Hastalıkları Uzmanı'nın
inzivası bile başlı başına bir "deli işi" olan ve "sağaltılması
gereken" Salinger'ın "Çavdar Tarlasında Çocuklar" hakkındaki
yorumları;
"Kitap
hakkındaki övgü dolu notları okuyunca acaba aynı kitabı okumadık mı diye
şüpheye düştüm. İnsan romanın ismini okuyunca, kırsal bölgede geçen sıcak
arkadaşlık hikâyeleri okuyacağını düşünüyor. İlgisi yok ve de Çavdar tarlaları
ile zerre kadar alakası yok. Okuduğu liseden uzaklaştırılan Amerikalı şımarık
ve haylaz zengin bebesinin kendi ağzından on gününü anlatıyor. Barlara girip
çıkma, kızlara kadınlara sulanma geyiği... Kitap baştan aşağı cümle tekrarları
ile dolu. Bir örnek vereyim: “Bir şeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmem gerekse
bile gitmem. Üzülmekten gidemem. Üzülmeyi bırakıp gidemem.” Ne bu yaaa
diyorsunuz. Yalnız cümleler olsa iyi bir de her sayfada on kez tekrar edilen
“Lanet olsun” ve “Tanrı aşkına” kelimeleri var ki insanı çileden çıkarıyor. Ben
yandım, siz yanmayın. Uzak durun."
Dr. Murat Bey,
kitaba 10 üzerinden 3 veriyor. Tekrarlıyoruz, herkes edebiyat denen var olma
alanına dilediği yerden girmekte özgür. Ancak "Ada" filminde Rutkay
Aziz'in canlandırdığı ressamın veciz ifadesine dönersek; "bazıları resme
ayaklarıyla, bazıları kafasıyla giriyor".
Bunu
"Okumak İçin Kitap Önerileri" başlığından dahi anlayabiliyoruz. Sabah
dinç kalkmak için hangi çayı içeceğimiz, hazımsızlık için hangi besinleri
tüketeceğimiz tavsiyesindeki mekanizma "sağlıklı kalmak için hangi
kitapları okuyacağımız"a kadar işi vardırıyor.
"Uzak
durun"; sağlığınız için üç beyazdan uzak durun, diye salık veren kalp
doktorunun bize uyarısı;
"Sağlığınız
için Salinger'dan uzak durun"?
Neden?
1- Kapağında
Çavdar Tarlasında Çocuklar yazan bir kitap kırsalı anlatmıyor ise uzak durun.
2- Bir kitap,
liseden uzaklaştırılan Amerikalı şımarık ve haylaz zengin bebesinin kendi
ağzından on gününü anlatıyorsa uzak durun.
3- "Barlara
girip çıkma, kızlara kadınlara sulanma geyiğinden" uzak durun.
4- Baştan aşağı
cümle tekrarları ile dolu işlerden uzak durun.
5- "Lanet
Olsun" ve "Tanrı Aşkına" kelimelerini içeren kitaplardan uzak
durun.
6- Çünkü, Doktor yandı, siz de yanmayın.
Son merhalede
ise Dr. Murat'ın okur yorumlarına cevabı tüm hacmi ile geliyor;
"(..) bu kitap eleştirileri bölümünü açtığımda okurların,
kitap hakkındaki kendi düşüncelerini yazacaklarını, fikirlerini benimle ve
diğer okurlarla paylaşacaklarını düşünmüştüm. Yazma özürlü bir toplum olduğumuz
için hayal ettiğim katkıyı göremedim. Sizin gibi "hakaret etme
amacıyla" yazanları saymazsak çoğunluk okuyor ama görüşünü bildirmiyor.
(Bu kitaba yaptığım eleştiriyi şu ana kadar tam 6.880 kişi okumuş.) Size
tavsiyem farklı düşüncelere karşı biraz daha toleranslı olmanız"..
Ne diyorduk?
Hah.. Doktor yandı. Siz yanmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.