8 Mart 2014 Cumartesi

Abilmuhsin Özsönmez: Sağcılık Şiirleri’ne ve Şairi’nin Bir Kısım Okumalarına İlişme Çabası



Abilmuhsin Özsönmez kaleme aldı.

Şiir üzerine laf etmek kadar güç iş var mı? Bolca töhmet içerir, cüretkârlığın hududu kayganlaşır, terletir.Hele ki bu kitap, Ufuk Akbal’ın Sağcılık Şiirleri gibi, her okumada, yeni şeyler idrak edilmesine olanak sağlayan şiirlerle bezeli ise.Bir anlamda çiçek dürbünü.Dürbünün her hareketinde (her okumada), bir önceki görüntünün bir adım ötesine ilişen bir hal alır sizi ve bence üzerinde yürümenizi önerdiği ip, bu dürbün hareketlerinden sonra gerilmeye başlar.Zira bu şiirlerle biraz hemhal olmak niyetinde iseniz, insan, tanrı, eşya, ev ve tabiat arasında duran şey’lerle dimağınızı perçinlemeniz icap edebilir.Bazı mefhumların alışılagelmiş perspektifle eda edilmemesinin denendiği şiirler.Mısracı değil yekpare, yeni bir şey, yeni bir bütünlük; mahallî- cihanşümul mesellerin, hanemizde, semtimizde ve şehrimizde, varlığımıza ilişmesi.

Okuduğu kitapların boşluklarına, son sayfalarına, kapak içlerine notlar alanlar ve daha sonra bunların bazılarını bulmaya, öğrenmeye çalışanlar iyi bilirler ki, kitabın bitmesinin vermiş olduğu o tuhaf rahatlama duygusu ile o notlar çoğu kez öylece kalırlar.Bir tembellik alameti.Bu bahse konu kitaplar genelde, bilimsel (felsefe, tarih, sosyoloji) ve yine bu minvalde deneme kitaplarıdır.Şiir kitaplarını okumada ise alınan bu notlar ekseriyetle pek hacimli olmaz.(Tabi benim gibi felsefe ve sair okumaları az olanlar hariç).Ama Sağcılık Şiirleri bu hususta bir istisna.Kitap, şairinin insan ve topluma dair ilimler hususundaki donanımının şiirle hayat bulması ve okuyucuyu da bu satıhta, bu satıha teşvik etmesi açısından, ayrıca müstesna.
Galiba söze, kitabın arka kapağına alınan dizelerin son iki mısrası ile başlamak lazımdı; “…teni ve insanı / bunca titrek kılan nedir”.Bu güçlü soruya cevap vermeye her yeltenişte, bir çok önerme kurmak icap edebilir, ki şairin “Wittengsteinci Şiir” şiirinde, bu ahvalin prospektüsü niteliğindeki şu mısralar, bu hususa dayanak olabilir mi acaba ?

“I
            şiir önermelerle yazılır
bir el, bir kağıt bir kuş, bir fil
bir devrim, bir âdet kanaması, bir septik bayram
bir tevazu örneği, bir varoluş yeknesaklığı
hepsi önermedir
önerir,

şiir önerir ağabeyler, lamı cimi yok
oyun sensiz de oynanır, bensiz de
oyun bir yerlerde oynanır
…”
ama şiirin başkaca mısraları ise nerede ise uyarıcı bir mahiyette şöyledir;

“II
            bazı önermeler acıtıcıdır
Ama senin varlığından daha çok değil
Sen varsın
Acı da var”
Anlam öğretisine ilham veren Wittengstein’in ‘anlamın gerçeklikle uyuşması ya da uyuşmaması, doğruluğu ya da yanlışlığı ile ilgilidir’ tezi huzurunda, bu mısralar insana bir yerde ‘şiir okumak da önermelerledir’ dedirtiyor, açıkçası böyle düşünmek işimize de geliyor.

Birinci bölüm Theodor Adorno’nun “ev artık imkansızdır” sözü ile başlıyor.Bu bölümle iştigal etmeden önce yada aynı anda elzem olan şey, Theodor Adorno’nun Minima Moralia kitabına göz atmaktır. [Adı Frankfurt Okulu (Almanya’da1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü`nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesi) ile müsemma Theodor W. Adorno’nun (Theodor Ludwig Wiesengrund-Adorno; Alman felsefeci, toplumbilimci, bestekâr ve müzikbilimci 1903-1969) Kant, Nietzsche, Heidegger gibi birçok düşünürle yapılan eleştirel diyalogun ürünü, felsefi meseleler, gündelik yaşam, siyaset, edebiyat, müzik, faşizm, ırkçılık, tahakküm, işçi hareketinin tarihi ve sorunları üzerine, bazıları kısa fragmanlar şeklinde yazılmış 1951'de yayımlanan başyapıtı]

Bölümün ilk şiiri “Vitrindeki Kertenkele”’ye, belki de mülkiyet-nesne-özne-estetik- perspektifleri ile bakmak gerekir.İki “benjamin’sizlik” ve bir önerme.Vitrin ile halk arasında endişeli modernler (bknz.”Sahur için Sağcı Şiir” s.20) olarak kurulan bağ ve vitrinde kertenkele olmamanın bir getirisi; iki benjamin’sizliği kıyaslayan önermeyi, yazarak ve bilerek sonlandırmak.Şiir şu dizelerle bitiyor çünkü,
“oysa senin benjaminsiz olabilmen
ünsal oskay’ın benjaminsizliği ile
bir değildir.
bunu yazdım ve bildim
vitrindeki kertenkele değildim“

 [Prof.Ünsal Oskay ‘ın (Türk sosyolog, iletişim bilimcisi ve çevirmen. Kitle iletişim teorileri, popüler kültür, iletişim sosyolojisi, kültür sosyolojisi, Frankfurt Okulu, estetik, edebiyat, müzik ve sanat felsefesi konularında çok sayıda çalışması olan Oskay, Türkiye'de iletişim bilminin kurucusu sayılmaktadır. 1939-2009) 1984’te, Paris seyahati sırasında, Walter Benjamin’in (Alman edebiyat eleştirmeni, düşünür, kültür tarihçisi ve estetik kuramcısı 1892-1940) evinde zincirin üzerinden atlayıp Benjamin’in çalışma masasına oturup, kâğıtlara dokunarak, koklayarak hüngür hüngür ağladığı rivayet edilir.Zaten şair de şiirde geçen “ünsal oskay benjaminsizliği”’ni kitabın sonunda yer alan Sağcı Sözlük bölümünde, “benjamin’in müze evinde masasına kapaklanıp ağlamak hali” olarak açıklamış.]

Bu şiir ile ilgili olarak göz atılması gereken bir diğer eser ise kuşkusuz Prof. Ünsal Oskay ‘ın iki (2) Walter Benjamin’in iki (2) ve Angsar Hillach ‘ın bir (1) yazısının bulunduğu Prof. Ünsal Oskay ‘ın hazırlayıp sunduğu, “Estetize Edilmiş Yaşam” kitabıdır. [Yaşamın kendisi üzerinde etkide bulunabilmek, yaşam’ı özgürce biçimlendirebilmek olanaklarından soyutlanan modern toplum insanı, faşizm olgusu henüz ufukta gözükmediği zamanlarda dahi, faşizmin oluşturucu temelleri üzerine kurulmuş bir hayatın ve bu hayatı sürengin kılan bir yaşama üslûbunun içindedir. Bu yaşama üslûbu ise, modern toplum insanlarına, yaşamın kendisi üzerindeki söz haklarını yitirdikleri ölçüde, yaşamın kendisini değil, yaşamın bazı odaklarca estetize edilmiş replikasını yaşamakla yetinmek zorunluğunu getirmektedir.Bu nedenle, yaşamın kendisinin yerine, onun, dışımızdaki odaklarca estetize edilmiş replikasının yaşanabilmesinin mutlaklaştırılmış biçimi olan faşizm, modern toplumların "kitle kültürü" içinde yaşayan insanlar için artık, fazla yabancı olmayan bir olgudur. Prof. Ünsal Oskay - Walter Benjamin Üzerine; Estetize Edilmiş Yaşam; Der Yayınları-1995 s.49].Kim bilir bir diğer önermemiz, Alman faşizm kuramları ile Türkiye’deki bazı ahvallerin arasında kurulabilinir, tıpkı şiirin şu mısralarında olduğu gibi;
“halk ne güzel laf
sizle de sizsiz de olabiliyor
tıpkı vitrin gibi
onun benjamin’siz de olabildiği gibi”

Bu bölümün bir diğer şiiri ise adını, üçüncü reis-i cumhurumuz Celal Bayar’ın beşerimizin kominizm fobiasına slogan o meşhur sözü (bu kış kominizm gelecek) ile ilintili “Bu Kış Komünizm ya Gelecek ya Gelmeyecek” şiiridir.Bence bu şiirde kilit mısralar “petrole değil, çünkü / lpg’ye endeksli arabam”, çünkü buradaki önermenin bir istasyonu da belki, fobiyle (komünizm) yüzleşmek niyetidir.Fobiyi sorgulamadan Sarıkamış Harekatı’na da değiniyor şairimiz; “sızlar tüfengin tene değdiği boşluk /sızlatır, tüfengin kara düşüşü” mısraları ile.Binlerce askerin ölümüne sebep bu trajedi, şiirdeki komünizm simülasyonuna “stockolm sendromu mesela?/o da kuzeyden, o da bu kış./başlarım sendromuna” mısraları ile bir parametre daha ekliyor ve şiir kendini baştan aşağı bir daha okutuyor.
Birinci bölümün en sevdiğim mısraları ise “Orucun Dokuzbuçukuncu Saati İçin Kapı Tokmağı Döndürme Sonatı” şiirindeki, özellikle şu mısralar;
“…
beni sabırlı da sanma İbrahim,
septik bir tınının akort edilmemiş gölgesiyim
üstelik,
sırra kadem bassam
“nereye” diye sorarlar
acemiyim
…”
ve beni G.Antep’e, Fitaş Sinemasının en arka sıralarına ışınlayan “Wittengsteinci Şiir” şiirindeki şu mısralar;
“…
bazıları nilgün sineması’nda, hani vardı ya çapa’da
el fenercisinin masumiyet karinesine olmayan
inancının zokasını yerler.
“gençler ne’diyorsunuz orda?”
bu da teşnedir anlama.
inan bana
bu da teşnedir anlama”
Birinci bölümün şarkısı ise “Sahur Piposu” adlı şiirinin şu mısralarında galiba
“deep purple’ın bir “lalena”sı vardır, sorun onda
çözülür de,
bizden beklenir nedamet?”


İkinci Bölüm Guy Debord’un “doğru yanlışın bir anıdır” sözü ile başlıyor.Bu bölümle ilgili olarak karalama hakkımı erteliyorum.

Gördüğüm üzere Ufuk Akbal’ın şiirleri, çözümlemeye düşmeden, önermeler yapılabilinecek ve bu efor sayesinde, muhtelif yerlerde göz gezdirmekten bahtiyar olunacak şiirler.Hiç kuşkusuz, ehillerince, eğrisi-doğrusuyla eleştiriler yazılacak.Bizimkisi bir yanlı güzel okuma hali.

fiziksel tanı :
Kitap 3 bölümden oluşuyor.“Türkler ve Kertenkeleler“ adlı 1 inci bölümde 11, “Türkler ve Filler” adlı 2 inci bölümde 9, “Türkler ve Aynalar” adlı 3 üncü bölümünde ise 17 adet olmak üzere toplam 37 adet şiirden müteşekkil kitabın sonunda ise, şairin şiirlerinde kullandığı bazı özel isim ve tabirleri açıkladığı “Sağcı Sözlük” adlı bölüm var ki bu bölüm, bir şiir kitabı için en basit tabirle, çok naif.

Kitap 2013 yılının Temmuz ayında Dedalus Yayınları tarafından basılmış.Yayın Yönetmenliğini Sedat DEMİR, Dizi Editörlüğünü Şair-Avukat (şairin tabiri ile şairûndan avukat) Cihat DUMAN, Yayına hazırlama işini ise Şair - Editör (şairin tabiri ile kitabın poetik koçu) Yavuz TÜRK üstlenmiş.



Diğer taraftan Sayfa Düzeninde İrfan GÜNGÖRÜR, Kapak Tasarımında da Sancar DALMAN’ın emeği parıldıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.