Koo |
Ceketin tarihi aynı anda içinde iki tarihçe birden barındırıyor. Birincisi giyinmeye refere eden bir tarihçe- giyinmenin tarihi içerisinde kendine yuva yapmış bir tarihçe. Burada çıplak insanoğlunun serüveni, ısınma, mahremiyet var. Öte yandan bu tarihçenin yanına konuşlanmış ikinci bir tarihçe daha var. Orada ceket, giyinmenin içinde başka göstergelerle donanmış bir bir üniforma. Başka giysilerin yanında, bir tamamlayıcı – neredeyse tek başına giyildiğinde bir anlamı yok. Gömlek, ceket, kravat. Giyinmenin üzerine bir başka giyinmek fiili daha. Ceket insan bedeninin katmanlaşması demek, aynı zamanda. En altta bir beden vardı. Üzerine insan giyinmek ihtiyacı hissediyor ve ceket insanı en olmadık yerde bir Ece Ayhan anti-tezi kılıyor. Ece Ayhan, “tarih ceket ilikleyip ayağa kalkınca görülebilecek bir şey değildir” diyor.
1: Bir
Ece Ayhan kaç ceketlidir? İnsan bir ceketle kaç kez ölür?
Çünkü iktidarın, devletin, sermayenin karşısında
giyinik olmak yetmez. Diyalektik ne güzel şey; ceketinin önünü iliklediğinde
soyunuyorsun da.. Giyindim sandığın an senin çıplaklığındır. Ama sanma ki o kaç
kişiden birisin – aynada iskeletini görmeye dek varan. Umutlanma. Orada mahrem
yok, hem de her şey mahrem orada. İkisi birden. Ceket denildiğinde haşmetli bir
Napolyon imajı karşımıza dikileduruyor. Ceketiyle imajinize olan adam. Ceket
bir üniforma, orada. Sonra ceket sivil-asker bürokrasi. Ceketin, okullarda
zorunlu, iliklenmesi. Demek ki ceket iliklemeyi öğretmek de eğitimin bir
kaidesi.
2: İnsan
ceketiyle kendi derisine referans vermez. Hatta ona bir “elveda” çeker.
Üstelik iliklenmemiş bir ceket, serserilik
delilidir. Ceketi omzuna atmak var bir de.. Alıp ceketi omzuna gitmek.
Bu ceket iliklemekten daha farklı bir şey. Ceketin
anlamını ters düz eden. Onunla oynayan. Ceketi omuzlarında var. Arada kalmış.
Hem ceketin, ceketin beyefendiliğini kabul eden hem de onu (onlar gibi)
kullanmayan. Gramsci, “uçağa binmeden onu kaçıramazsınız” demişti. O adamlar
da, “ceketi giymeden omzunuza atamazsınız” diyorlar.
Deyim
Önerileri: Cekete giyinmek, cekete soyunmak, deri-ceket (Deri ceket değil).
Rüyada yeni bir ceket görmek fırsat demekmiş.
Ceket açılan kapı. Demek ki yine diyalektik. Önünü kapattıkça, tüm kapılar sana
açılıyor.
Bugün ceketini bir insanın iliklemesi en naif
tanımıyla saygı. Önünde ceket iliklenecek bir insan kimdir? Bir kanaat önderi,
bir entelektüel, bir bilim adamı, saygın bir savaşçı (?), bir sporcu, bir
sanatçı. Ceket iliklenecek insanları bir çırpıda sayabilmek de kanonik bir
tavır.
Diğer yandan ceket iliklemek bir koordinat
tespiti. Ben buradayım, siz üstadsınız, size saygılarımı sunuyorum. Bu da naif
oldu. Ceketini ilikle, çünkü önünden geçmekte olan kişi bundan hoşlanıyor.
Saygı görmekten. Ceket ona saygı varsayılıyor. Karşındakinin gerçekten bu
saygıyı hak edip etmediğinin bir önemi olabilir, bunu yadırgamıyorum. Ama bunu
şimdi söyleme. Çünkü ceketini iliklerken, ağzından çıkan kelimeler de bunlar
olmayacak. Ye ceketim ye, o hâl.
Soru 3:
İnsan ceketli bir havyan mıdır? İnsan ceketle daha da mı hayvanlaşır?
Ceketsiz bir modern insanlık tarihi yazılamıyor.
Sivil ya asker bir sürü ceket içre adam, adam içre ceket arz-ı endam eyliyor,
gözlerimizin önünde. Biz hâliyle adam olmayı ceketlenmek olarak algılıyoruz.
Ceketin dışında bir yer yok. Gördüğümüzde önümüzü iliklediğimiz insanlık
dışında bir insanlık da yok. Ve nihayet önünü iliklemek dışında bir eylem
biçimi kalmayana kadar dön Babylon!
Temmuz 2012'de İzdiham'ın 10. sayısında yayımlandı.
Temmuz 2012'de İzdiham'ın 10. sayısında yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.