8 Mart 2014 Cumartesi

Ceketle Giyindiğin Derin Değildir

                        
Koo

Ceketin tarihi aynı anda içinde iki tarihçe birden barındırıyor. Birincisi giyinmeye refere eden bir tarihçe- giyinmenin tarihi içerisinde kendine yuva yapmış bir tarihçe. Burada çıplak insanoğlunun serüveni, ısınma, mahremiyet var. Öte yandan bu tarihçenin yanına konuşlanmış ikinci bir tarihçe daha var. Orada ceket, giyinmenin içinde başka göstergelerle donanmış bir bir üniforma. Başka giysilerin yanında, bir tamamlayıcı – neredeyse tek başına giyildiğinde bir anlamı yok. Gömlek, ceket, kravat. Giyinmenin üzerine bir başka giyinmek fiili daha. Ceket insan bedeninin katmanlaşması demek, aynı zamanda. En altta bir beden vardı. Üzerine insan giyinmek ihtiyacı hissediyor ve ceket insanı en olmadık yerde bir Ece Ayhan anti-tezi kılıyor. Ece Ayhan, “tarih ceket ilikleyip ayağa kalkınca görülebilecek bir şey değildir” diyor.

1: Bir Ece Ayhan kaç ceketlidir? İnsan bir ceketle kaç kez ölür?

Çünkü iktidarın, devletin, sermayenin karşısında giyinik olmak yetmez. Diyalektik ne güzel şey; ceketinin önünü iliklediğinde soyunuyorsun da.. Giyindim sandığın an senin çıplaklığındır. Ama sanma ki o kaç kişiden birisin – aynada iskeletini görmeye dek varan. Umutlanma. Orada mahrem yok, hem de her şey mahrem orada. İkisi birden. Ceket denildiğinde haşmetli bir Napolyon imajı karşımıza dikileduruyor. Ceketiyle imajinize olan adam. Ceket bir üniforma, orada. Sonra ceket sivil-asker bürokrasi. Ceketin, okullarda zorunlu, iliklenmesi. Demek ki ceket iliklemeyi öğretmek de eğitimin bir kaidesi.

2: İnsan ceketiyle kendi derisine referans vermez. Hatta ona bir “elveda” çeker.
Üstelik iliklenmemiş bir ceket, serserilik delilidir. Ceketi omzuna atmak var bir de.. Alıp ceketi omzuna gitmek.

Bu ceket iliklemekten daha farklı bir şey. Ceketin anlamını ters düz eden. Onunla oynayan. Ceketi omuzlarında var. Arada kalmış. Hem ceketin, ceketin beyefendiliğini kabul eden hem de onu (onlar gibi) kullanmayan. Gramsci, “uçağa binmeden onu kaçıramazsınız” demişti. O adamlar da, “ceketi giymeden omzunuza atamazsınız” diyorlar.
Deyim Önerileri: Cekete giyinmek, cekete soyunmak, deri-ceket (Deri ceket değil).

Rüyada yeni bir ceket görmek fırsat demekmiş. Ceket açılan kapı. Demek ki yine diyalektik. Önünü kapattıkça, tüm kapılar sana açılıyor.

Bugün ceketini bir insanın iliklemesi en naif tanımıyla saygı. Önünde ceket iliklenecek bir insan kimdir? Bir kanaat önderi, bir entelektüel, bir bilim adamı, saygın bir savaşçı (?), bir sporcu, bir sanatçı. Ceket iliklenecek insanları bir çırpıda sayabilmek de kanonik bir tavır.

Diğer yandan ceket iliklemek bir koordinat tespiti. Ben buradayım, siz üstadsınız, size saygılarımı sunuyorum. Bu da naif oldu. Ceketini ilikle, çünkü önünden geçmekte olan kişi bundan hoşlanıyor. Saygı görmekten. Ceket ona saygı varsayılıyor. Karşındakinin gerçekten bu saygıyı hak edip etmediğinin bir önemi olabilir, bunu yadırgamıyorum. Ama bunu şimdi söyleme. Çünkü ceketini iliklerken, ağzından çıkan kelimeler de bunlar olmayacak. Ye ceketim ye, o hâl.

Soru 3: İnsan ceketli bir havyan mıdır? İnsan ceketle daha da mı hayvanlaşır?

Ceketsiz bir modern insanlık tarihi yazılamıyor. Sivil ya asker bir sürü ceket içre adam, adam içre ceket arz-ı endam eyliyor, gözlerimizin önünde. Biz hâliyle adam olmayı ceketlenmek olarak algılıyoruz. Ceketin dışında bir yer yok. Gördüğümüzde önümüzü iliklediğimiz insanlık dışında bir insanlık da yok. Ve nihayet önünü iliklemek dışında bir eylem biçimi kalmayana kadar dön Babylon!

Temmuz 2012'de İzdiham'ın 10. sayısında yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.