15 Aralık 2014 Pazartesi

Levent Yılmaz'ın Afrika'sı Üzerine

"Bende işleyen, beni işleyen bir düşünce:
Öncesi yok ama şimdi, burada ve diri"  - Levent Yılmaz, Sonülke

"(..) Beş yıllık bir gurbetten İstanbul'a döndükten sonra, Londra'da bile bana sahip çıkan sevgili arkadaşım Levent Yılmaz'la Nev'izâde'de otururken.. " -Sefa Kaplan
           
Benim için Levent Yılmaz, 2010'un sonbahar aylarında başvurduğum Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler yüksek lisans programına giriş mülakatımda masanın bir noktasında konuşlanmış ama pek söz almayan ve o esnada hiç tanımadığım biri; 2011'in bahar aylarında birkaç hafta uğranılan seminer dersinin hocası; aynı yılın Haziran'ında tez danışmanım olup olamayacağına dair bir mail trafiğiyle belki de emri vaki ile tez danışmanım olan; tez hakkındaki ilk görüşmemizde 20 dakika ektiğim ve akıllı telefonum olmadığı için gelişmeleri sonradan öğrendiğim; bana verilen tez tamamlama süresi bitmek üzereyken gaileden başımı kaldırıp/ elbette tembellikten sürece yeniden dönmek için gönderilen bir mail ile andığım bir akademik şahsiyetti. Fiilen ben o tezi "hiç" yazmadım, Levent Yılmaz da bana o danışmanlığı yap(a)madı. Suç tepeden tırnağa bende. Okulla aramda hep bir mesafe vardı. Levent Yılmaz'dan rica minnet danışmanım olmasını istemiştim. Belki de, ders biter bitmez arabaya atlayıp uzaktaki evime dönmeye çalıştığımdan ve hocaların birçoğuyla tanış olmamamdan. Ancak galiba, bir kapıyı tıklatıp aynı şeyi bir başkasından isteyebilecekken, seminer dersinde verdiği elektrikten, yüzündeki yakınlıktan, ses tonundaki sıcaklıktan olsa gerek ona bu teklifle gitmiştim: "Tez danışmanım olur musunuz?" Arada, okula gidip gelmezken Taraf'taki yazılarını okumak dışında bir ilişkim de olmadı, kendisiyle. O yazılardan "Beynelminel bir Tedhişçiydi Seyhan"[1] yazısında olduğu gibi önemli ölçüde edebi lezzet, hâsılı mutluluk, bazen de "Dönülmez Akşamın Ufkunda Bir Şair: Ahmet Güntan"'da[2] olduğu gibi, sevdiğim bir şaire dokunulmasından dolayı öfke devşiriyordum. Buraya kadar olan, birinci Levent Yılmaz dönemim.

2014'ün ikinci yarısında ancak dönebildiğim tez çalışmasını ise Türkiye'de olmamasından ötürü artık onunla yapmıyordum. Dedim ya, o tez yazılmadı/ başka bir tez yazıldı. Tamamladığım çalışma için uğraştığımız günlerden birinde  Ferda Keskin'in odasının kapısından "selam" verdiği zamanı da sayalım, kısa süreli temas alanına. O selamı da, odadaki herkese verildiği varsayımı ile üzerime alıyorum. Velhasıl, Levent Yılmaz beni hatırlamayacaktır.

Görüldüğü üzere bu bize bir tarafsızlık sağlıyor. Yani Levent Yılmaz'a gönül rahatlığı ile bir armağan verebileceğimiz gibi, gönül rahatlığı ile "Afrika"yı da ameliyat masasına yatırabiliriz.

Oysa ki, Levent Yılmaz'ın sonradan tesadüf ettiğim şairliği ve 2014'ün Eylül ayında çıktığım Kuzey Ege gezisinde (Küçükkuyu, Altınoluk, Kazdağları, Ayvalık) bana eşlik eden "Afrika" isimli 2009 tarihli şiir kitabı, bu zahiri tanışıklığın tozunu alıp, batınî bir ilişkiye bizi gönderdi. Neredeyse, 2011'i ve 2012'yi unutup- öyle bir tanışıklık hiç yokmuş gibi; bir şairin bahçesine girmemi sağladı. Afrika, benim için sonradan Levent Yılmaz'ın Taraf gazetesindeki söyleşisinde de değindiği şekliyle bir imkândı.

Yılmaz bu söyleşide Şiirleriniz gündelik hayattan çok uzak ama başka bir şey var. Başka bir dünya belki... ? sorusuna (..) "Açıkçası, ben o dünyayı seviyorum. O hayali dünya güzel. Hayali olmayan dünya da güzel. Bir zeytin ağacına bakmak, kuyu suyunda karpuz soğutmak, gruba karşı iki kadeh rakı içmek, fesleğenleri kopartıp koklamak, aylaklık, sıcak öğle sonraları, okumak, çalışmamak. Evet, fiil çalışmamak...Çünkü, Pavese’nin dediği gibi, Çalışmak Yorar!" cevabını verirken o anda içinden geçtiğim "hâli" sürekliliğe dökmek düşüncelerimin en temel besleyicisiydi.

Benim için bu serendipi Rüşdü Paşa ile paylaşmamak imkânsızdı. Kısa sürede şiirlerinden birbirimize gönderdiğimiz dizeler; ölmeden önce söylenebilecek en yalın ve hakiki sözleri içermeleri, düşünce temizliği, doğa ile insanı birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak tasarlamaları itibarı ile bizi derinden sarstı. Üstelik bütün bunları şiirle yapıyordu. Bu da ikinci ve şimdiye uzanan Levent Yılmaz dönemi. Bir diğer deyişle, burjuva kişisel işler rejimine karşı yine Levent Yılmaz'ın dizeleriyle, "sanki dünyaya ilk gelişim bu/ Doğduğum bu dünya fakir, ama ölesiye güzel" (Afrika, s.14); "Geçecek zaman, fakir ve güzel dünya/ evet ama gittin, zalimsin, yoksun" (Afrika, s.15) soyutlanan bir dönem.

Kısa süre içerisinde, bedenimizden geçen Afrika'nın bu etkisini yitirmemek, "magnezyum alevi kadar kısa ve aldatıcı" kalmamasını sağlamak için Yılmaz Türk'ün ve Apemohsen Özüsönemez'in de katıldığı bir atelye çalışması düzenlemeye karar verdik.

Bu atelye çalışması tutanaklaştırılırken pastiş tekniğine başvurduk. "Afrika" hakkında daha önce müspet ya da menfi yazmış bulunan Pakize Barışta, Orhan Koçak, Gültekin Emre ve Enis Batur'un metinleri birbirleri ile anlamlı bir diyalojik bütünlüğe eriştirildi. Araya Meram: Yeni Yol ekibinin itirazları, onayları, gerginlikleri, mutabakatı ile kendi aralarındaki diyalogları yapıştırıldı. Ankara'da, Meram Yeni Yol'da, gtalk'ta, mail grubunda, twitter'da sürdürülen bu ikinci soy diyalog, tam anlamıyla bir diyalogdur. Diğer bir deyişle, "yer yer" diyalogdur. Ancak öte yandan, evren de bir diyalogdur ya; bu kitap için evrene gönderilmiş sinyaller; biz vesile olmasak da, birbirlerine verilmiş birer cevaptırlar. Biz ise.. sadece vesile.

Ancak şunu belirtmek gerek; atelye bilhassa, "Afrika"ya odaklanıyor. Dolayısıyla, "Gece Şiirleri"nden (1988) bu yana örülen Levent Yılmaz külliyatını kapsama iddiasında bir çaba değil, içinde bulunduğumuz. Bir diğer deyişle, fanzinin bu sayıdaki alamet-i farikası ile birçok majörün zamanla birikmesi, 2014'ün sonbaharında bize "Afrika" grand majörünü hediye ediyor. İşte böyle. Böylece atelye çalışmamıza başlıyoruz....





[1] Levent Yılmaz, "Beynelmilel bir tedhişçiydi Seyhan", Taraf, 31.08.2011.
[2] Levent Yılmaz, "Dönülmez Akşamın Ufkunda Bir Şair: Ahmet Güntan", Taraf, 30.11.2011.

Meram: Yeni Yol Fanzin III'te yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.