"Nesnelerdeki sıcaklık kayboluyor" - walter benjamin
"Yazmak
beni ışıkla karanlık arası bölmüştür - kıpırdadığım an, zincirimin şakırtısı
kulaklarıma erişir"-
enis batur[1].
"Yazarken hep zincirledim ben. Bunun beni
nasıl zincirlediği görmem vakitler aldı. Masada kıpırdadığım an duyduğum sesi
okur da duysun isterim"[2]-
enis batur.
Şunu
hissediyorum; aslında modern, post-modern ya da meta-modern; insan, bir şekilde
W. Benjamin ile söyleşiyor. Onun bir şekilde bahsetmemiş olduğu birşeyden
bahsetmenin üstünlüğünü bize kazandıran yegâne şey kronolojide sonradan gelmek.
Ancak onda da, W. Benjamin'in birçok noktada "muştucu" olduğu
görülüyor. "Tekniğin İmkânlarıyla Yeniden
Üretilebildiği Çağda.." bu
noktada bir çok şeyin habercisi. Tekniğin imkânlarıyla hayatın her alanı
yeniden inşa ediliyor. Ve bize bu üst üste yığılmış, tıkıştırılmış- bu yönüyle
var olanın kırmaya ekseriyetle cesaret edemediği bir eşiğe dönüşmüş; hayat
içinde yeni bir yaşam mimarisi teklif eden figürler de, bir şekilde W.
Benjamin'in sezdirdiği "çözümle ilişkili" oluyor. Bu sayıda, Benjaminci
anlamda "yeni bir yaşam mimarisi" teklif eden - yaşam mimarları ise; Sencer Divitçioğlu; (eserleri ve yaşamı),
V.J. Bülent'in "Zurna" şarkısı, Gülfem Sipahi'nin "yüzü",
Oğuz Özyaral'ın "oral ekonomisi, oral şehveti"[3],
Yavuz Dizdar'ın "W. Benjamin'in "Antika Kaşık" anektodunda aktardığı
"kahramanlarına yemek yedirebilmeyi
başarmanın, ancak en büyük anlatıcıların harcı olduğu"[4]
sorununu aşabilen istisnai "aurası" ve Levent Yılmaz'ın
"Afrika'sı".
Fotoğraf: Arzu Akbal |
Bunu
aşabilmek için, bir mikrokozmos inşası lâzım; minör hamleler lâzım, eşiği aşmak
lâzım...
Ayna
karşısında traş olurken, berbere gitmezken, kozmetik tabakanın altındaki
yüzümüzü incelerken;
Bir kadeh
şarap içerken, tütün içerken, kanyak içerken ve beraberinde iri bir çukulata
yerken...
Hızdan
başını alıp, kendine ağır ağır kahve pişirirken; acele etmeden çay demlerken,
çayın en kırmızı hâli için sabrederken..
Fırının başında
malzemelerini kendin dildiğin, kendin derlediğin, hamurunu kendin açtığın
pizzanın olmasını beklerken,
Hafif
sulu ve yine malzemesini kendin seçtiğin eriştenin pişmesini beklerken,
Islık
çalarken,
Yağmurda
yürüyüş yaparken,
Şemsiyeni
kâh açıp kâh kapatırken...
Sabah
beşte uyanırken ve Benjamin'in şu cümlelerinin zihninde altını çizerken
"(..) Güneşin doğuşunu uyanık ve
giyimli olarak, örneğin bir yürüyüşte izleyen kişi ötekilerin karşısına gün
boyunca başında görünmez bir taç taşıyanın üstünlüğü ile çıkar. Hele güneş
kimin üstüne çalışırken doğmuşsa, ona gün ortası, tacı başı başına kendi koymuş
gibi gelir"[5];
Esrirken,
esrimeye meyyâlken, esriyebileceğin bilgisi ile donanırken ve yine Benjamin'in
şu cümlelerini düşünürken, "(..) Önümüzdeki
yirmi dört saatin mutluluğu uyanırken onu elimize alıp almadığımıza bağlı
olacaktır"[6].
Demek
ki; burjuva varlığının kendini armağan ettiği "kişisel işler rejimi"
yemeği pişerken tencerenin altını kapatmak lâzım...
Bu
minvâlde, 3. sayı boyunca, bu eşik figürler yüksek ilhamlarıyla yolumuzu
aydınlattılar. Onların her birine, aralarında entelektüel bir hiyerarşi
gütmeksizin şükranlarımızı sunuyoruz... Bununla birlikte; Levent Yılmaz
atelyesinde fizik varlıkları ile bizle olan Yılmaz Türk ve Apemohsen
Özüsönemez'e de teşekkür ediyoruz.
Meram
Y.Y. 3. sayısında bu yığını kaldırıp, yeni bir "yaşam mimarisi"
teklif edenlerle buluşuyor/ hâsılı yeni bir "yaşam mimarisi" teklif
ediyor.
[1]
Enis Batur, Mumya Köpek, Norgunk
Yayınları, s.9.
[2]
a.g.e, s.39.
[3] Örneğin;
"yaşam mimarisi teklifi" ile ne'ye referans verdiğimizi anlamak için
bu videonun 14. dakikasından
17:55'e kadar olan sürede berraklaşan o enfes oral ekonomi, oral şehvet,
şiddetle tavsiye edilir;
http://www.youtube.com/watch?v=tdsr8JzCvvM
[4] Walter Benjamin, Tek Yön, Çev: Tevfik Turan, YKY,
İstanbul, 1999, s.47.
[5] a.g.e, s.49.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.