Bol
kanyaklı, bol çukulatalı; nevâle bittiğinde bol şaraplı, bol kahveli, bol
fındık-fıstıklı gecelerden birinde; kendimde (KENDİ'LİĞİN hissi ile) bir
özellik (EVET, TÜM ÖZELLİKLER, ÖZELLİKLE, İNSANIN KENDİNDE FARK ETMESİ İÇİNDİR)
fark ettim (eyledim; sonra eylediğimin ayırdındayım) - bir nesne, mesele, akış;
bir zaman gülünç, itici (ama mutlak cazip) - İTİCİ OLAN DA CAZİPTİR, seksi vb.
yani nötral olanın dışındaki her hareket- eylem; her ne olursa olsun, baştaki
hâlinden bir başka şey olarak tezgâha, BURADA; dimağa, geri dönüyor. (Demek ki,
bütün bunlar #0 noktası/ nötr değil; kabullerle oluşturulmuş bir #0 noktası).
GÜLFEM SİPAHİ DE böyle. Başta; mutlak itmek / ittiği
için cazip. Sonra ufak kaçamak bakışlar yönlendirmek. Sonra bakışlardan, daha
derin akışlar türetmek - ve zamanla, ARZULANAN ile baş başa kalmak. GÜLFEM
SİPAHİ; bu. Zamanla C. Ergüder değil, GÜLFEM SİPAHİ. Demek ki; 1# C. Ergüder'i
aradan çıkarıyoruz. Bir TV dizisinin ilk 20 bölümü içinde seyreden duygusal
hareket de bu. 20. bölüm gibi, tamamen arzu nesnesine adanmış bir hayranlık.
Kurgulayanın zihninde olduğu hâlden, girdiği odadaki adamın kurgusunda başka bir
hâle bürünen. Derinlikli bir karakter. Oysa ki TV, bu karakteri böyle
derinlikli kurgulamadı (BURASI TÜRKİYE; BURASI PRAYM TAYM- BURASI DERİNLİKLİ
İŞLERDEN ÖZENLE KAÇINILMASI GEREKEN ZAMAN DİLİMİ ve TOPOS). Devamla; Okan
Bayülgen, Haşmet Babaoğlu, Meksika Sınırı, Sezen Aksu derinlikli değil. Ve
derinlikli - imiş gibi. İzleyenler vasat'a talip. [Sol lümpenlerin dizisi
Behzat Ç. 'yi haddinden fazla izlemediğim için Canan Ergüder'in bu dönemini bir
hayranlık nesnesi hâline getirmek hatasına, şükür ki, düşmüyorum # sen de
vasata talim ediyorsun]. Demek ki;
2#vasati hatıraları aradan çıkarıyoruz.
GÜLFEM SİPAHİ bakıyor. Levinasçı anlamda, biz ona
bakıyoruz; "face-to-face encounter". Şimdi; Öznenin sonsuzla
karşılaştığı yerdeyiz; totalite içermeyen yerdeyiz, dolaysız yerdeyiz (buna
inanıyoruz). Derûni (derin değil;) mavi gözlerle, yüzü tam ortasından yaran
(yarmak fiili evet, diğer burunlardan ayıran bu) kemikli burnu ile.. onun
üzerinde kümülatif benler ile.. ağzı etrafında toplanan kas hareketleri
ile..
Şimdi, bu yüz vesilesiyle, ben ve Gülfem Sipahi arasındaki
uzaklık tesis edilmiştir. Elimizdeki hâl; "kendini göstermeden
gösteriş", "belirmeden beliriş", yüzün istisnai epifanisi, aynı
zamanda erotizmin de temelidir[1].
Bu asimetrik ilişkide; Gülfem Sipahi'nin yüzü bana sesleniyor, benden cevap
bekliyor ve beni sorguluyor. Beni kendi'me esaretimden kurtarıyor. Bütün
bunların olduğu #o noktasından yani (KENDİLİĞİN HİSSİ meselesinden). Böylece
bir başkasına bağımlı kılıyor ve ondan sorumlu olmamı sağlıyor. Artık Gülfem
Sipahi'den sorumluyum. Gerçek bir birliktelik. Şimdi artık benden de önce gelen
Gülfem. "KARŞIMDA DEĞİL, ÜSTÜMDE OLAN BU YÜZ"ün yakarışı bir emre
dönerken; içimi tıka basa dolduran KENDİLİK HİSSİ'nden vazgeçiyorum. Başka
artık sonsuz. Bu
yüze yaklaşma hâli bizi sorumluluk etiğine götürüyor.
Şimdi
bulunduğum yerden Gülfem Sipahi'ye karşı olan sorumluluğumu yerine
getirebilirim, onu kendisine acı veren var oluşunun majörlerine ayırıp, grand
majörünü teşhis ederek, gerçekleştirdiğimiz adalet zemininde ona karşı adil
olabilirim:
Majör
1:
Kösnüllük,
Majör
2:
Otoriter erotizm,
Majör
3:
Zamana müdahale,
Majör
4:
Bekleyiş - Unutmayış - Yakarış.
-majörlerin GRAND MAJÖRÜ ise; "SONSUZLUK" olarak öne çıkıyor..
[1] Emmanuel Levinas, "Aşkınlık ve
Yükseklik", Sonsuza Tanıklık,
Çev: Hakan Yücefer, Zeynep Direk, Metis Yay., İstanbul, 2003, s.121.
Meram: Yeni Yol Fanzin III'te yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.