Bu yazar tipi, bir ihtimâl
yazı-çizi işlerinin çok ortasından, bir avantaj olarak da çok dışından
konuşuyor olabilir. Bu anlamda, mesafenin ya da zamanın (yazarlığa ne zaman
başlanacağının vs.) belirleyiciliği yoktur. Her halükârda, kendisine karşı
mesafe alınan meselede, eksik olan bir şey vardır ve bu eksiği "paha
biçilemez", daha doğrusu pahasını ancak yazarının biçebileceği metni ile
giderecektir. Bu nedenle notlar alır (çoğunlukla da almaz, çünkü her şey o
kutlu gün geldiğinde, kendiliğinden kaleme gelecektir); gezer, görüşmeler
gerçekleştirir, bazen de hayatın akışına bırakır kendini.
Hiç şüphe yok ki; bu
metin, içinden geçtiği çağa, has bir bakışla değecektir. Bu metin, ulu orta ve
sahte olanın yanında gerçeğin ne olduğunu kimsenin aklına gelmeyen bir
sertlikte zihinlere çakacaktır. Ancak, bir şey yolunda gitmiyor. Butor,
"bütünlenmek için yazıyorum" meâlinde birşeyler söylemiş; bu yazar,
hep bunu kulağına küpe etmiş ancak ne hikmetse, bu bütünlenme anı bir türlü
gelemiyor. Gelecek mi? İdeal olan gelmesi, ideal olan ile reel olanın bir türlü
bitişememesi ise bu metnin alamet-i farikası.
Mümkündür, bu yazar bir
gün divitini hokkadaki soylu mürekkebe bandırır ve bir yerinden "as soon
as possible" bütünlenmeye başlar mı? Bunu bilemeyiz. Şunu ise biliriz; Gün geceye devrilir. Ömür bitmek üzeredir.
Yazar ise ahlanmalar ve vahlanmalar arasından ağzında kalan demirimsi pazı
yaprağı tadı ile manzaraya bakar. Çok az zaman kalmıştır. Madem roman bir
mimari hassasiyet gerektirir ve artık her şey için çok geçtir; belki bu çabanın
zemini bir vurucu öyküye evrilebilir? Madem öykü demek ince işçiliktir, bu
hâlde sağda solda yayınlanmış şiirler de
fena değildir. Bunları derlemek emek ister ise köşe bucakta bulunacak günlükler
de aynı etkiyi üretmeyecek midir? Zamanla hedef küçülür. Bütünlenmek denilen,
kaosu kozmosa çevirme işlemi göze fazla kıyıcı ve fazla iddialı gözükür.
"Opus Magnum" akîm kalır. Öte yandan bu metin, tam da bir türlü
kaleme alınamadığı ve çoğalarak yerini kendinden daha hacimsiz formlara
bıraktığı için, bir tür bitmeyen metne, oradan da bir yazar öğütücüsüne dönüşür.
Post Öykü, 4. Sayıda yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.