#Rüya 1 (24
Aralık 2016 Gecesi)
Aydınlık bir
sonbahar ya da kış öğleni. Gecekondulara bakan bir tepede, yaprakları iyice
azalmış bir ağacın altındaki tahta masalara oturmuşuz. Ağaca rengarenk çaputlar
bağlanmış. Çevredekiler (belki biz) çaput bağlamaya devam ediyoruz. Şair Levent
Yılmaz var. Rakı ya da çay içiliyor. Üşümüyoruz, onu hissediyorum. Diğer
simaları tanımıyorum. Bir tek, aynı katı paylaştığımız hukuk bürosunda çalışan
kızıl saçlı Emine. O da orada. Levent Yılmaz'la şiir ya da tez konuşuyoruz. Emin
değilim. Emine konuşuyor mu, ondan da.
Derken, bir
otobüs yolculuğuna başlıyoruz. Aydınlıkken başlıyor ve gece devam ediyor.
Bahçeli evlerin olduğu, müreffeh orta-üst sınıf semtlerinin içinden geçiyoruz.
Tek tük köpek gezdiren kadınlar. Yürüyüş yapan orta yaşlı erkekler. Bahçeler
hâla rengarenk. Ankara'ya, Bursa'nın tepelerine benzeyen bir semt. Bu
semt dünyanın her neresindeyse adı Bahçelievler. Otobüs yolculuğu huzur
veriyor.
Otobüs,
bildiğimiz bir otobüsün iç mekanına sahip değil. İçinde bir asma kat ofisi var.
Beyaz ışıklandırılmış. Camla çevrelenmiş. Dershane odası gibi. Sigara içiliyor.
Kimi ayakta kimi oturan yüzleri belirsiz insanlar. Levent Yılmaz'ın sırtı
dönük, ofisin ortasında tutamağa yapışmış; yüzünü göremiyoruz. Ses tonu
çocukluğunun Ankara'sına bir yolculuk yapıyor gibi gevşemiş. Bir şeyler
anlatıyor.. Dinliyorum, mahcup bir dikkatle. Sabah sükûnetle kalkıyorum.
Alison Moritsugu |
#Rüya 1,5 (Aralık sonu,
Ocak Başı bir gece)
Firmadan
Pakistanlı arkadaş Rızwan'la Vietnam ya da Malezya'da bir plastik makineleri
fuarına gitmişiz. Kireç badanalı, ferahlatıcı derecede beyaz evlerin avlularına
çıkan koridorlarda yürüyoruz. Üzerimizde Asya güneşi. Rüyanın gerisini
hatırlamıyorum. Dolu bir sidik torbası, yüksek tansiyon ve ama tuhaf bir ferahlık hissi ile
uyandım.
#Rüya 2 (21 Şubat 2017 Gecesi)
gündüz
internet sitelerinde rastgeldiğim haberlerin etkisinde gördüm bu rüyayı,
eminim. birincisi; reina saldırganının kaldığı evdeki mısırlı kadına dair.
kadın görende şehvet uyandırıyor. yazışmalarda, işidlilerin toplu seks isteğini
kabul ettiğini okuyorum, bingo. ikincisi ise ırak ve suriye'de işidlilerin seks
kölesi kadınları (aralarında sünniler de var) esir ettikleri mekanları
görüyorum. kusma hissiyle dolup taşmıyorum. kanıksamışım. benim yerime rüyam
kusuyor:
Şöyle ki,
Şehremini'de
hep önünden geçtiğim, belki en fazla bir kez alışveriş yaptığım bir piliç
çevirmeci var. ya bu dükkan ya da bunun yanındaki dükkan ikinci okuduğum
haberdeki izbeliği yansıtıyor. dükkan ziyarete açık. bir esirhane gibi.
işidlilerin olabilir, burası. ancak içeri girince, işidlilerin tutulduğu, darp
edildiği ve halka izletildiği bir yer olduğunu görüyorum. duvarlarda kanlar
var. içerisinin kokusunu merak ediyorum ama alamıyorum. çok uzun kalmanın
tekinsiz olduğunu düşünüp, geri çıkıyorum.
#Rüya 3 (23 Şubat 2017
Gecesi)
eski okulum yedikule lisesi. mimarisi
tepeden tırnağa değişmiş. dairesel bir bina olmuş. koridorlarda sürekli
dairesel hareketler tekrarlayarak, binanın diğer cephesine geçiyoruz. erkek
grubu olarak volta atıyoruz. eski voltalardaki gibi ama bir şeyler eksik;
büyümüşüz. bol floresanlı, çıldırtıcı lise ışığı altında, büyümüşüz.
sınıflardan bazılarında liseden sonra hiç konuşmadığımız koca dudaklı ve sinsi
sertaç'ı görüyorum. kimlerle birlikte katıldığımı bilmediğim derste, lümpen
şahıs kamuran şenol, hoca konumunda, "13. dünya savaşındayız"
diyor, ya da "13.sünü idrak ettiğimiz şu günlerde de" olabilir..
uykuda dahi 3.'sünden sonrasını takip edemediğimi ve bu işte bir saçmalık
olduğunu fark ediyorum. ama teslim olmuşum. küçük üçgen flamalarda, efes
pilsen'in bu derslerin sponsoru olduğu belirtilmiş.
sair zamandan
daha erekte bir penis ve işeme isteğiyle uyandım.
Andy Rudak |
Sıvaları dökülmüş, metruk bir hanın denize bakan vişne
çürüğü koridorlarında ilerliyorum. Yürüdüğüm yer, kışın kaderine terk edilen
sayfiye apartmanlarına benziyor. Bir yandan kesinlikle yürüyorum ancak
kaydettiğim hız adımlarımdan kaynaklı olamaz. Bir aracın içerisinde olabilirim
ama bunu da söyleyemiyorum. Sağımda, fırtına ve yağmur içerisinde Körfez'in
yükselen ve yeniden gri-siyah sulara inen beyaz dalgalarını görüyorum. İç
ürperten bu manzarayı iki yerden hatırlıyorum. Birincisi, Ankara ya da feribotun
çalışmadığı Bursa yolculuklarında sağımda kalan İzmit körfezi'nin hiç güneşli
görmediğim manzarası. İkincisi ise Erdek yolculuklarında sağımızda bize eşlik
eden Bandırma Körfezi. Bandırma Körfezi bitmeden yaz gelmiyor. Belki, biraz da
Şile'deki dalgakıranın dışı. Koridorlarında yürüdüğüm vişne çürüğü han
denize daha yakınken, tepeye doğru yükseliyor. Manzara uzaklaşıyor. Birden
siyah-gri suların arasında beyaz balinalar ve orkaların başlarını
çıkarttıklarını, zıpladıklarını ve yeniden suya daldıklarını görüyorum. Hanın
koridoru tamamlanıyor mu? Çok korkuyor muyum? Uyanıyorum...
#Rüya 5 (Mart'ın ikinci haftası)
Öncelik
sırasını hatırlamıyorum. Yanımda şahsen tanıdığım kimse yok. Simalar,
dizilerden apartılmış sıradan ve bol sakallı karanlık tipler. Birisi ile kader
ortaklığımız var. Onu daha iyi ve sıcak buluyorum. Rüyanın suç ortağı da o,
aslında. Tayland'da ya da Vietnam'da bir gece kulübündeyiz. Sahnede bol terli
ve çekik gözlü kadınların yanında Kuzey Avrupalı kadınlar da var. Hangisi
müşteri hangisi çalışan anlamıyorum, elimde daha önemli bir iş var. Erkek
kalabalığı, hazirûn bizimle bir havadis paylaşıyor. İstanbul'da satılan
uyuşturucunun birim fiyatı yeniden belirlendiği gibi, gece kulüplerinin mafya
arasındaki parselizasyonu da elden geçirilmiş. O anda, tüm gövdemle (evet,
rüyanın içi olduğunca dışı da var, bir ayak hep rüyanın dışına basıyor), orada
olmamam gerektiğini, bu bilginin maruz müşahidi olduktan sonra hayatta çok
kalamayacağımı düşünüyorum. Takip eden sahnede Beyazıt, Eminönü ya da Nuruosmaniye'de
bir han odasındayız. Güneydoğu Asya'dan İstanbul'a gelen tebligat ilgililere
tebliğ ediliyor. Tansiyon yüksek, çatışma çıkacağı kesin. Bir sonraki sahnede
gece 10 civarı Millet caddesinde, tramvay hattının ortasındayım. Sokak
lambaları loşluğu yaramıyor. Karşımızda tanklar. Önlerine geleni tarıyorlar.
Bazılarını ezmeye çalışıyor ve başarıyorlar da. Tankların içindeki askerler
caddedekilere yeni uyuşturucu regülasyonunu duyuruyorlar. Ancak, asker tarafsız
değil, mafyanın kurallarını tebliğ ediyor. Peyzajın arasında gizleniyorum.
Kendimi tramvay yolunun bir sağına, bir soluna atıyorum. Tanklardan inen
askerler sokaktakilere ateş açmaya devam ediyor. Benimle birlikte olan ve sağa
sola kaçışanlar da, mafyanın yeni yasasını kabul etmeyen eski düzen artıkları.
Korkuyla uyanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.