26 Ekim 2006 Perşembe

Futbol Varlığımıza Nasıl İlişir?

Aziz dostlarım, futbol yalnızca futbol değildir, diye şık bir önerme var. Ancak bu önerme yetersiz kalıyor kanımca. Çünkü futbol her şeydir. Futbol bir 20.yüzyıl tarihi ile birlikte ilerler, atbaşı.20.yüzyıl Yahudi yüzyılıdır derler, kabul. Ancak futbol yüzyılıdır da. Faşizm, Nazizm, Atom bombası, Soğuk savaş, soykırımlar vs. derken, günahı, cahil ve art niyetli Ayrıntıcı, Metisçi, halkına küfrü elzem sayan Bilgi Üniversiteli, dingonun ahırıcılar tarafından Kant'a ve Mustafa Kemal'e kesilmiş modernitenin bütün yapıp ettikleri futbolu da içerir. Orada da birebir yankı bulur. (Ben de bir modernite karşıtıyım ancak bu adamlar gibi modernite karşıtıyım deyip de, günboyu küfür ettikleri Kant'ı bile aşan bir sistem olan AB'yi övmem, evet burdan haykırayım AB modernitenin şahikası, ağababasıdır. Bu nedenle de liberal, ikinci cumhuriyetçi, kürtçü, diyalogçu, dandirik solcu aydınların ve onların minör üniversite örneklerinin bu denli ateşli AB hayranı kesilmelerini anlayamam.) Sovyetlerin meşhur takımları, olimpiyatlar, madalya yarışları vs. hepsi oradadır da. 

Şimdi efem biz bir futbol ülkesi değiliz. Biz bir çılgınlık ülkesiyiz. Bunu kabul edelim. Çılgın Türkler manasında değil. Türkler pragmatikler bir hayli. Oğuz Atay'ın tarif ettiği irrasyonalite anlamında çılgınlık. Yani gündelik yaşamı oluşturan tempo anlamında. Tarihi ve coğrafi zihin ve ahlak dünyamızı inşa eden koşullar bazında bir çılgınlık. Alıp başını giden bir çılgınlık.

Futbol da bu çılgınlıktan payını almalıdır diyorum ben sadece.
Yani Türkiye, Orta Asya'dan göçebeliği, Selçuklu'da bayındırlığı, Osmanlı'da cihan şümulluğu ve Kemalizm'de de irrasyonel bir heyecanı tanıdı. Yani binbir hikayeyi peşine taktı. Yani gündelik hayatı hallaç pamuğuna çevirdi. Şamanlıktan, ahi loncalarına, Ankara valisi Nevzat Tandoğan'dan, büyük Nazım'a (tabii ki türkü evi dilinden arındırılmış bir Nazım'a), Pazarola Hasan Bey'den Deniz Kızı Eftelya'ya, Saray entrikasından, eliyle aş dağıtan Orhan'a dek bir sürü sima ve olayı peşine taktı bu topraklar. Ve şimdi de ahenksizliğinin ahenginde yeni parçalanmalara savruluyor. Kürt-Türk, Alevi-Sünni vs. bu gerilim, gerginlik politik dilin dışına taşınca ürküyoruz. Öyle de olmalı. Ama bunun dışında o politik dilin dışında olanlardan kuruyoruz iklimimizi. Bizim iklimimiz diye birşey var gardaşlarım. Onu bilelim. Ve Macaristan'ı 3-1 yendiğimiz maçtan beri de futbol bu ülkenin ikliminin haso unsurlarından biridir. Mahalledeki yegane radyo bizdeydi, diye çok hikaye dinledik Macar maçı hakkında. Öyledir de. Biri de bizdeymiş. Yani bir tarihsel fotoğraf çıkıyor ortaya. Çok dilli, renkli, saçma, rasyonel, modern, geleneksel..işte futbol da bunları içeriyor, içermeli diyorum sadece. Yani bir yandan ABciler mi var? Bir yandan da ulusalcılar mı..bir yanda bilmem neler bir yanda bilmem neler mi..aman ne dağınıklık ne gam..Sistemik olarak Türkiye topraklarındaki takımlar bu büyük tarihin topunu oynamalıdırlar diyorum sadece. Yani bizi ne uzun toplarla oynanan İngiliz futbolu ne de ayakta çok top tutulan Latin futbolu aşar. Yani biz ne protestan ahlakına yakınız ne katolik şaşaasına..biz böyle salça usulü, yarı saçma yarı akıllı bir varlığız bu dünyada. Onun topuna oynayacağız..o günleri hayal ediyorum. Mehmet Aurelio'nun milli takıma alınmasını tasvip etmememin nedeni ırkçılık falan değil. Sadece bu kardeşimiz o Macar maçının hikayeleri ile büyümedi diyeceğim. Bu kez ukala Metisçiler, Ayrıntıcılar, Kazmalar ve maşalar, e peki Türk tarih tezi ve güneş dil teorisi ile de büyümedi diyecekler..elbet de, biz bunları sizden iyi biliriz. Siz bu işlerle uğraşacağınıza lütfen bu halkın sevinmediği bir ödüle sevinin. Nobel'e. Arkadaşlarım ben sadece şunu ıspatlamaya çalışıyorum. Bu Birikim, Metis, bilmem ne..bunu okuyan yazan arkadaşlar..burada ıspat edeceğiz ki bu sistem "main-stream media"ya bağlanmaktadır. İdeolojik pekiştireçlerdir. Yani Radikal 2 istediği kadar Ertuğrul Özkök'ün kaptan köşküne laf atsın. Havuz aynı musluktan doluyor.

Ben de şöyle dedim kendi kendime: Mehmet Aurelio kardeşimiz bu milli takımda olmalı..tam da saçmanın güzelliğini, akışın en küheylanını yaşayan bir toplum olmamızdan ötürü. Brezilyalı bir ön liberomuz olsun, kime ne zarar. Hem İletişimci arkadaşlarımızı da memnun edelim. Sizin o rüyalarınıza giren Kemalizm futboldan hazzetmez. Gidin 20'lere 30'lara izcilik, atçılık, atletizm vs. revaçtadır. Tabi bunu siz Nazizm etkisine bağladınız. E o kadar etki kadı kızında da olur. Siz de Türkiye'ye Althusser'i getirdiniz. Suçlaması bedava. Nasıl olsa irrasyoneliz.

Bakın kardeşlerim..öncesiz ve sonrasız bir başarı olan UEFA kupasını Galatasaray aldığında, teknik direktör bir Anadolu delikanlısı ve modernlk arası gidip gelen bir kardeşimiz.(Fatih Terim jübilesine sahaya helikopterle inmiştir.) Kalede Brezilyalı Taffarel (sıkı katolik), Popescu, Hagi (yine sıkı katolikler artı Çavuşesku'nun gözbebekleri yani komünist-bakın renge), defansta portakallarla oynayarak futbol öğrenmiş Capone- yanında onun muadili Fatih. Alamancı Ümit Davala. Şehremini liseli Emre. Yine temiz yüzlü, kentli tipli Okan. Beyefendi Ergün. Haşarı Arif.(tipi bakkal önlerinde bekleyen çocukları andıran).Mütedeyyin Hakan Şükür. Adanalı Hasan Şaş. Yaşlı Suat. Bakın renge kardeşlerim.

İşte Türk futbolu renklenmişti o dönem. Kastım buydu.
Ha asıl söylemek istediğim- tarih tersine akmaz. Ya da ancak devrimlerde akar-akıtılır. Yani biz ha dedin mi Brezilyayı yenemeyiz. Unutmayalım ki Sao Paolo küçümsense de İstanbul'dan daha hızlı gelişen bir kenttir. Dünya kupasında dövünen kardeşlerimize söylüyorum. Yenemezdik. Bunca karışıklığın içinde Türk futbolu hele ki organizasyonun a'sından çakmayan halkımız tabii ki dev tesisler,stadlar,alt yapılar yapamaz..heyecanlı,dinamik ama irrasyonel futbolcu alaylarımızla kupalar peşinde koşarız. Bu bize kupalar getirmez ama çok heyecanlanırız çok eğleniriz..

Ve son kastım şu: Türkiye'nin kendine özgü sistemi olmalı. 1-1-2-2-4 gibi..ne bileyim işte..
Yani bu tarihi ve karmaşıklığı simgeleyen bir yerde yavaş bir yerde hızlı bir yerde mini etekli bir yerde başörtülü bir takımımız olmalı..bir yerde fesli bir yerde fraklı..bir yerde Itrici bir yerde Türk beşlerici..bir yerde "Hilal taktiğini" futbola geçiren..

Futbol gördüğünüz üzere asla sadece futbol değildir. O da yetmez. Futbol her şeydir.

Kaynakça: Aristo mantığı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.