17 Mart 2008 Pazartesi

Artıdeğer Öyküleri: Boğaz Gecesi

Bu insanlar bunca zaman, zamanın dışında mı yaşamışlar? Nasıl soru bu? Cevabını bilmiyormuşsun gibi. Hafifsiyormuşsun gibi dahası. Ne yemişler, ne içmişler- dahası neden perde takmamışlar camlarına? Bir de böyle diyorsun. Büyümek şeffaflaşmak mıdır? Sen öyle san. Merak ediyor musun?

Bak otobüslerin yolları tıkalı. Envai çeşit arabalarla. Türkiye'yi öjenize edelim. İçinden bunlar mı geçiyor? Karaşın kimse kalmasın.

Anımsama: Çok karaşın bir masaydık. Öyle miydik? Görükle'de bir minübüsçü meyhanesinde aynı masayı paylaştığımız kimseyi şu anda düşünmüyorum. Kötü bir geceydi. Attık, gitti.
Safradır, atılır. İçki sonrası kusmak için de alaturka helayı deneyelim derim. Eğilmeyin, tam kapaklanın yere.

Biz gecemize dönelim. Yeniköy'den Beşiktaş'a. Kimisinde pespaye bir Buenos Aires esrimesi. Ta ta ta tam. Beklersin. Masalar sokağa atılmış. Ne sokağı yahu? Cadde. Cadde. Bildiğimiz cadde. Gülenler, eğlenenler. Bir galeri kızı. İki erkekle çoktan kapanmış bir Boğaz galerisinin camının önüne oturmuş. Size kalsa Osman Hamdi Bey büyük ressamdır. Perspektifinizi eşek arıları soksun.

Türkiye burjuvazisinin kirli defteri çoktur da, Türkiye sanat dünyasını lavantalarla mı yıkamışlar ay anam?

Bunların en büyük edebiyatçısı da Doğan Hızlan olmasın sakın!
Bach dinleyince bütün ruhu hafifliyormuş. Hafiflermiş bütün ruhları. (Mezarda iki ters salvo)!

Böyle böyle yeniden yumuluyorum camlara. Ağzımı burnumu dayıyorum. İstanbul bir kar yağınca bir de gece güzel. Karakargaların paslı kanatları zihnimin çeperlerini dövüyor.

Benim gibi bir karaiktisadseviciyle yolculuk yapmanın zorluğu da buradadır. Tahmininizden daha zordur. Ama sigaya çekmeyiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.