Derin kalabalıkları kavramak, onların içinde olmakla mı mümkündür? Yoksa tamamen dışta ve fermada yatarak, onlara kerterizler belleyip saldırarak mı? Kendimize bunları soralım.Böylece Afyon muhakememizi tamamlarız.
Akşam yola çıktık. Öncelikle parasızlık sorunumuza derman olan ve 13.Sosyoloji Öğrencileri Kongresi için Afyon'a gitmemizi sağlayan dostum Üstün, Sosyoloji Topluluğu başkanı Elif Sarıkaya ve 2.sınıflardan ancak bir zaman sonra tanıyabildiğimiz Serhat kardeşimize çok teşekkürler.
Kadim dostum Erhan'la hep kiniğizdir. Drahşan çehreli olmadığımız zaten mâlum. Kalabalıklara karşı bilhassa. Stratejist, pür intikamcı, cevval ve yırtıcıyızdır.
Yine öyle oldu.
Afyon'u bulana dek otobüste konuştuk. Necedir kendimize dert ettiğimiz İslam, Kemalizm, Laiklik, Demokrasi konularında ballı börek bir sohbet eyledik.
Bizi Afyon girişinden alan, evinde misafir ve kongre boyunca da bize eşlik eden Duygu Eğe dostumuzu da teşekkürü borç biliyorum.
Şimdi de eleştirilere geçiyorum. Faşizm bir ideoloji değil kötülüktür. Kongre boyunca en çok da "konuşma ve fikir beyan etme" hakkını budamak isteyen gruplar yeterince usandırıcıydı.
İlk gün az az kendini hissettiren gerginlik. İkinci gün kendini Hrant Dink, milliyetçilik vb. sunumlarda somutlaştırdı. Sürekli bir terörizasyon beslendi durdu.
İlk gün az az kendini hissettiren gerginlik. İkinci gün kendini Hrant Dink, milliyetçilik vb. sunumlarda somutlaştırdı. Sürekli bir terörizasyon beslendi durdu.
Evet kardeşlerim? Biz şapkamızı önümüze alıp Orta Anadolu'da öğrenci olmak nedir onu düşünelim? Kampüsünde elele tutuşmuş aşıkların olmadığı, kantininde masaların birleştirilmediği, zaten Allah'ın bir coğrafya ihsan etmediği bu kasabalar (!) bu bozkırlar neden insani olarak de kuraktırlar? Derin kadrolaşmalar, bilmem ne yurdunun bilmem kaçıncı katın bilmem ne tuvaletinin reisi olmadan bazı bölümlerin asistanı olamayacak olmalar, gevrek gevrek Deleuze ve Guattari'de eleştirinin pozitif imkanlılığı üzerine laflar buyurup köşe başında ülkücülerle al gülüm ver gülüm etmeler..bunları hangi modernleşme hangi YÖK hangi kalkınma anlatır bize.
İki gün önce Muradiye'de basık bir kahvede aklınca Radikal ve Cumhuriyet okuduğumuzu görüp bize laf sokan Nurhan Bey kılıklı adam gibi: "ben oyumu Yazıcıoğlu'na vereceğim" mi diyelim? Bence o'na ver anam diyelim..
Embesilliğin en yaldızsız hâlleri Türkiye'de ideoloji diye yedirilebilir!
Sanayi sitesinden 3.000 kişi Kocatepe kampüsünün önüne yığılacak mıydı cidden?
İnsanlar nasıl şehirlerine döndüler. Ve daha da kötüsü nasıl şehirde kalanlar o insanlarla yaşıyorlar.
İnsanlar nasıl şehirlerine döndüler. Ve daha da kötüsü nasıl şehirde kalanlar o insanlarla yaşıyorlar.
Aslında kinizm ve yalancı entelektüalizme yergi ile başlayacağım bu yazı: ikinci ve üçüncü günkü saldırılarla kanalizasyon değiştirdi ve bağırsaklarımıza doğru aktı.
Uzun uzun düşünelim, bu coğrafyanın nerelerinde nefes alınabilir?
Hele ki bilumum Kürtlerin ve Türklerin ve Farsların ve başka mültecilerin teveccüh ettiği İsveç, dünyanın en büyük silah satıcısı iken?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.