16 Ağustos 2007 Perşembe

Öykü: Bir İhtimal Daha Var

Bu son rakı Ruhi. Sonra ağlıyorsun. Sonra çok hüzünlenince diyelim Batum'u özlüyorsun falan. O zaman Karadeniz uzak ışıkları ile senin oluyor. Kristalize rakı, bir sigara yakıyorsun. Kenarına koyup tabağının mıncıklıyorsun peynirini- azcık kavununu. Belki cacığını. Ordu kıyıları, çok başka. Bulut yok zerre. Yağmuru da sırtına alıyorsun. Öyle akıyorsun geceleri. Özlüyorsun onu. O da seni belki. Kızdın mı iki rekat namazı aksatmazsın. Ama sadece kızdın mı. Hiçbirimiz dürüst sayılmayız ama sen bir başkasın vesselam. Böyle zamanlarda beni de peşine takıyorsun: ne herze yersek bir. Böyle fena sabah çayları. Yumurta kırmışsın. O zaman ağlıyoruz: sefiliz çünkü. Takanın kenarına tünüyorum. Kentli kibri. Denizin karasına hayranım da - sen yine hoşgör beni. Tayfaları o zaman kovuyorsun (senin hiç tayfan oldu mu?) : buraya atın bedenimi. Peki Ruhi. Ama ne hüzün. Öğleyi buluyor. Tüpün üstünde balık. Çatır çutur. Değişik kasetler dönüp duruyor teypte. Benim kibrim kirli kibir değildir. Öyledir diyorsun. Ama fena hayranım sana. Bana hayransın. Pür aşk. Uzanıyoruz, parmaklarımıza saklanan tütün kırıntılarına sevgi göstererek, bir ağacın altına. Katık tereyağı: sapsarı. Böyle kara bir ekmeğe sürüyorsun. Bölüşüyoruz. Dayanamıyorum, ağlıyorum. Çok içliyim, niye bilmem. İzledin mi "Issızlığın Ortasında"yı, "Raziye"yi, "Sarı Tebessüm"ü, "Ada"yı..ulan ne bileyim? Hepsini izledim,inan. Neden yaptım bilmiyorum: öksüz kalmalarını istemediğimden olsa gerek. Öksüz öksüze gardaş. Benimki de o iş. Gerekli miydi o filmler? Nedense hepsini sevdim. Çok ıssızlardı ben gibi. O zaman uyuyakalırdım. Uyandığımda oksijen salağı olmuşum. Bileklerim falan kanıyor. Kibrimi bıraktığım topraklara şükranım çok başka. Toprağa şükranım ölümcüldür, Ruhi. Niye burdasın diye sormadın. Niye burdayız diye sordun ısrarla. Büyüdü gözümde, atmaca soruların. 
"Hiç aklumdan çikmiyor da yarin konuştiklari"..

Rakı çok fena Ruhi: yüreğimi alıyor. Alıyor götürüyor, sen nereye gidiyorsan. Diyelim Batum. Diyelim bir başka yer. Not defterimi yatakta döne döne okuyorum: hiçbir şey yok kayda değer. Fotoğraflara bakıyorum, doğaya gebeyim. "Akşam oldu yanayi Ordu'nun işiklari.."

Çocukluğunun Ordu'suna gidiyorsun. Ruhi'nin çocukluğunu annesi gezdirirmiş şehir meydanında. Devlet binalarını severmişsin, güneş vurduklarında. Benim çocukluğum yok. Fenerin ışığında, hüzzamın en ağırı. Yıldızlar çöreklenmiş. Umudumuzla boy ölçüşüyorlar. Bu son rakı Ruhi. Kadınların yok idi. Yoktular. Güç aldın gözlerini uzaklara kitlemekten. O zaman acım derinleşirdi. Benle değildin. Gül kırmızı değildi. Parmağıma geçerdi kan. Kansız Ruhi. Kandır Ruhi kendini. Takadan atla az yüz - dön: korkma. Akşamı kucaklayanlar ölmez. Unutma, buraya atacaksınız beni? Hastir len.. O zaman ağlıyorsun ki: ne güzel. Ağlıyorum. Çok sesli bir müziğin belirtileri. Kalp ağrıları orkestrası.
Bu son rakı Ruhi.. Beni iki tane gördüğünde birim çoktan yollarda olacak..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.