Ankara'da son günümüz. Dışarıda fena halde bir sis. Kim bilir daha neler neler vardır? Bu sis bize "Hastane Önünde İncir Ağacı" türküsüne olan bitmez tükenmez sevgimizi anımsatıyor. Ve biz bu anımsamayla büyüyoruz. Çünkü durup düşünmenin dışında, yani durmanın mümkünatına çoktan fermuar çekmişken, "an"lara inmişken hayat, "ben işemedim miki işedi" sosyal bilimler ahlâkı ile cebelleşirken, doğru diyoruz bir yandan da, siz yapmamışsınızdır- kesin miki işemiştir, ama bize ilişmeyin- biz tek tük müzik ayinlerinde falan bulursak kendimizi, sadece size ilişmemek için en çok bir kaç dakika içinde kaybediyoruz kendimizi.
Resim: Kandinsky - Küçük Mutluluklar
Kaybediyoruz: İzmir Jandarma İsmail Demirhan dostumuzu, Adıyaman Jandarma Sertuğ dostumuzu, Eğridir Komanda Ferit Deveci dostumuzu. Bu sis bunları anımsatıyor bize. Birileri hâlâ o mide bulandırıcı Radikal gazetesini okuyor. Eyvallahımızdır. Nur Çintay ve Emre Aköz birilerinin başucu yazarı da olabilir: haklılardır. Fazıl Say bu ülkeden gidebilir, haklıdır. Yaşar Büyükanıt da haklıdır, ne var bunda. Fethullah Hoca da haklıdır. Yeni İslâm'ın beş şartı: Irak'tan bahsetmeyeceksin, Filistin meselesini unutacaksın, ABD'ye dil uzatmayacaksın, (ne Tamer Korkmaz neden artık yazmıyor mu dediniz..şişşşt..duymamış olayım..), İsrail'e dil uzatmayacaksın, bir de bakınız Ekrem Dumanlı-Daniel Cohn Bendit aşkı gibi aşklar yaşayacaksınız. Ve durun bakalım, siz hala Ufuk Uras'ı da solcu sanacaksınız. Durun durun durun..
Liberal sol diye birşey olmayacağını size kaç defa daha söyleyecekler, söyleyeceğiz: AB'me dokunma, ABD'me dokunma, İsrail'i me dokunma, Serbest Piyasaya dokunma. Geriye kalan şeyin adı solculuktur. Ben artık İdris Küçükömer'i diline pelesenk edip bu tip tablolar ortaya koyan Yeni Şafak'ın, Zaman'ın yazarlarını da önemsemememiz gerektiğini düşünüyorum. Onlar da kendilerini "Hastane Önünde İncir Ağacı" ile terbiye etsinler. Geriye kalan solculuk değildir, yamuk yumuk birşeydir, oros.pu çocukluğudur. Kaan Arslanoğlu'nun deyişiyle "etiksevmez solculuktur". Ben işemedim ki miki işedi, sosyal bilimi. Saygı duymama hakkımızı kullanıyoruz.
Korkut Tuna nam yetenekleri tartışılır sosyoloji profesörünün "Batılı bilginin eleştirisi" temalı bir sürü eseri var. Okuyun. Okuyun ama sakın Batılı bilgiyi eleştiren bu beyamcanın yüksek lisans mülakatlarına girmeyin, çünkü size "evin yakın diye mi bizi tercih ediyorsun?" diye sorabilir. Zekasının görkemli hacmini bize sunabilir. Nur Serter ahlâkı, devamı ile. Misli ile.
Bakın bir blogda Ahmet Altan'ın çıkartacağı Taraf Gazetesi övülüyor. Yasemin Çongar'ından, Etyen Mahcupyan'ına bir sürü isme büyük teveccüh: yorum yazasım geldi. Ve tuttum, bir aydın ahlâkı ile donanılacaksa burada, Altan Ailesine ve Çongar'lara yer yoktur" yazıverdim. Bir hafta sonra ne göreyim: Metin nam bir şahıs, "Vah Vah Ufuk Akbal Bey, acilen doktora görününüz, siz kronik resmi ideoloji zehirlenmesine maruz kalmışsınız" yazmış. Şimdi yazdığım yazıya dönelim: birisine vatan haini mi demişim, küfür mü etmişim ne yapmışım. Kemalizme, militarizme, Kerinçssizlere övgü mü düzmüşüm. Gayet açıkbirşeyi savunmuşum: Eylülist tatlı su liberali, "Sudaki İz" romani ile solculara küfreden Ahmet Altan'ı ve gizli servislerin ajanı havasını hiç bir zaman bırakamayacak olan Çongar'ı teşhir etmişim. Bunun adı: resmi ideoloji zehirlenmesi. Ağzının payını verdim, verdim ama şu da benim tezimi doğruladı. Bunlar paradigmatik meselelerdir: yani bu güruh Kemalizme küfür etsin, putperest desin, haklıdırlar diyelim ama sanıyor musunuz ki bu güruhun kendisi tabuperest değildir, klanları yoktur, özel enstitüleri yoktur: üniversiteleri, medyaları yoktur. Üstadımız Cihan Özpınar Bilgi Üniversitesine alınma aşamasındaki tavırları irdeliyor ve ekliyor: "düşünsenize Bülent Somay bile böyle yapıyor"..
Üstadımız biz burada boşuna mı mabadımızı yırtıyoruz, bunların yekûnü mizanpaj özgürlükçüsüdür. Bunların herhangi birini diğerini yeğlemek insana sonradan karşılaşacağı mutlak bir yılgınlık verir. Bunlar klandır. Elif Şafak isimli yetenekleri tartışılır yazarın korumacısı Murat Belge ise, onun mimesisinin mimesisi de bana yorum yazan bu şahıs gibilerdir. Bunlar bir ahlâkı defaten üretiyorlar. Saygı duymuyorum. Baskın Oran ve Ufuk Uras, solculuk olmayan her şeyi solculuk diye yedirebilme meziyetine sahiptirler. Geldiğimiz nokta burasıdır.
Resim: Picasso - Akrobat
Bir ahlâka doğru gidiyoruz, bunu diyelim. Eğer hasbelkader günlük falan tutuyorsak, tutalım bugünlerin günlüğünü, dipnotlar düşelim hayatımıza. Çünkü belli ki bugünlerde daha çok içimize çekileceğiz. Adaçayları içeceğiz, yürüyüşler yapacağız, adımlarımızla şehirleri onlardan kurtarmak için ve dahası.. bir incinme ahlâkını, Ece Ayhan gibi bir "haklılığın inadını" kollayacağız.
Şimdi Metin nam şahıs atlarsa (ki kendisinin ağzını burnunu kıracağım, çünkü bu İletişim, Metis, Ayrıntı dilleri beni kesmiyor) ve derse ki "sen milliyetçisin, bilmem nesin".. Şöyle diyeceğiz çoktan çektiğimiz kulağının içine iyice duyması için: "milliyetçi olmak için bir milletin varlığına inanmak gerekir.. Oysa ki biz çoktan vodafoncu-iddaacı-emlakçı-mafyozik bir millet olduk." Bizim savunduğumuz bir incinme ahlâkıdır.
Ben kendimi "Hastane Önünde İncir Ağacı" ile onarıyorum. Güzel insanlara da tavsiye ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.