18 Mart 2008 Salı

Eskatoloji



Hususi zevklerin günlüğü.

Artık edebiyat bu'dur.

Hususi zevklerimiz içinde acı çekmek de varsa eğer; tamlanırız. Bu da güzeldir. Eksik kalmayız hiçbirşeylerden. Hayır, hedonist değiliz. Vallahi de olamıyoruz. Sanırım eskisi kadar sinik de değiliz. Marjinallik? Iııhh.. Kozmopolitizm. Yok yahu, daha neler! Ben kıçımı yırtsam da vatanı kadın memesi ve kiraz ağacına satamıyorum. Kinaye yok ama yine de zerre kinaye yok. Satana, satabilene diyecek laf da!

Bütünlenmek için yazıyorum. Tıkanmış zamanda yeniden tamlanmanın tek yolu kaldığı için yazıyorum. Ayrıca yatay ve dikey tarihte kum tanesi olmayan bendenizin ne nedenle yazdığı da fezadaki ses deposunda bir anlam ifade etmiyor. Yazmak. Hiç olmasa ne yapardık? Ama bu da bir fetiş değildir. Bir gün ölünür. Toprak eşitler. Bunun da bilgisi kırıcı ama tamamlayıcıdır. Entelektüalizmi şişirmeye de gerek yok. Bir odaya çekilirsin ve ölümü beklersin. Bu da bir hayattır. Ne bizimkinden eksik ne de fazla. İtirazı olan beri gelsin. Çiçekler, cam içi süsleri, sobalar, keçiboynuzları.
Kültüralizm bize bunları söyletiyor ama. Bunun da farkında olmak lâzım. Bu tüketme felsefesini de bize o yaptırıyor. Dişindeki tavuk döner kırıntılarını çıkartmaya çalıştığın otobüsün arka koltuğunda - gecede, dilinde bir ıslık. Enescu'nun "Rumen Rapsodisi"..

Buna kültüralizm diyoruz. Kültürofetişizm.

Ama bu da oluyor. Bunlar da oluyor. Birşey mi kaybetmiş oluyoruz? Ne? Hayat mı? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.