Beykent’te öğlenin demli çayı aslında düşünüyorum da, bir şanstır. Heidegger’ci bir “burada olmanın” bilgisinin, rehavetinin belki anahtarı, kafasını en büyük dalgınlık olan o gündelik hayat sosyolojisinin içerisinden çıkarıp başka bir rehavete sokmanın girizgahıdır. Patlayıcı, parlayıcı. Tüm bunların bir olma sanatına eşlikçiliğini inkâr etmek ne mümkün?
Çay, öğlene akşamı teyellemenin de mümkünatıdır.
Akşamı insanlaştırmanın, akşamın ayaklarını yere bastırmanın. İmkânı.
Çayın artizan tavrını belirginleştiren, dem bir estetiğin de ölümcül vuruşu gibi gülümsüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.