"insanın ana yurdu çocukluğudur" - jorge amado
İvedilikle cevabı verilmesi gereken sorulardan biri
olmadığını biliyorum ama yine de sizinle; a. Rüşdü Paşa ile nasıl tanıştığımı,
b.
Meram: Yeni Yol Fanzin'in nasıl kuvveden fiile kavuştuğunu paylaşmak istiyorum.
Rüşdü Paşa Meselesi
Yer: Bursa, Altıparmak, bir öğrenci evinin loş arka
odası. Meram Yeni Yol'a çelme takmaya çalışan ortodokslar gibi ortodokslar o
zamanki gündelik hayatıma da bir şekilde sızmışlardı, hem de arkadaş olarak.
Biz ortodokslara kızmıyoruz. Onlar her zaman her yerde mebzul miktarda var
elbette. M. D.; ortodoksinin o zamanki temsilcisidir. 2000'lerin ilk on yılını
henüz atlattığımızda Ege Üni'de yazdığı Y.L.T ile de bunu pekiştirmiştir. Bir
gün ansızın telefonlarımı açmamaya başlayan M.D. kendine yakışanı giymiştir. Zaman:
2007, Gürkan Hacır- Yalçın Küçük ile "Kalemler ve Kılıçlar"ı
hazırlıyor. SkyTürk TV. Yalçın Hoca, eline aldığı bir kitabı[1]
celâlli bir şekilde sallıyor ve ekliyor: "Paşamızın da dediği
gibi..", "Rüşdü Paşa üstadımızın Türkler hakkında buyurduğu
gibi..". Ve elindeki kitaptan seçtiği sert ve vurucu cümleleri kendi
fikirlerine eklemliyor. M.D. ile o loş
odada izliyoruz. M.D. gülüyor. M.D. Türkiye'yi bilmiyor. Yalçın Küçük'e istihza
ile yaklaşıyor. Ben ise paşayı merak ediyorum. Kim bu paşa?
Aynı dönemde gercekgundem.com ve iyibilgi.com'da bir
dolu Rüşdü Paşa yazısına tesadüf ediyorum. Aynı vuruculuk. Kısa, keskin,
berrak, uyarıcı denemeler. Deneme fiiline sadık kalarak ve deneyerek. Ve
ısrarla deneyerek. O güne kadar denenmemiş bir dünyayı vaad ederek. Vaad ettiği
bu topraklarda kendi evinin salonuymuş gibi rahatça dolaşarak. Enis Batur, İsmet
Özel, Benjamin, Tanpınar'dan bahsediyor. Referans veriyor. Son tahlilde; erotik
bir imajinasyon olarak yazmayı kışkırtıyor. Kalemlervekiliclar forum gibi bir yerlere
girip, tıpkı benim gibi aynı sert yağmurdan en yakın pasaja sığınanların sorduğunu soruyorum: Rüşdü Paşa
kim? Olağan şüpheli: Yalçın Küçük'ün kendisi. Fakat bu mecralarda bir grup
insan kesinlikle "paşa, Yalçın Küçük'tür" derken, benim de
yakınsadığım bir grup insan ise, Yalçın Küçük'ün referansları ile
Paşa'nınkilerin benzemezliğini[2],
kâh Paşa'yı kâh Küçük'ü överek ve birbirlerine hiyerarşik mesafelerini öne
sürerek vurguluyor.
Sezgibilim: içime doğan ile yoldaki izler örtüştüğünde,
Paşa'nın Yalçın Küçük olmadığı sonucunu ediniyorum. 2007'de üniversiteden mezun
olduktan sonra, İstanbul'da bir yerlerde Tayfun Er'in enfes kitabı,
"Erguvaniler" arz-ı endam eyliyor. Er, kitabın girişinde, Yeni Harman
ekibinden Gürkan Hacır ve Rüştü Paşaoğlu'na teşekkür ediyor. Doğru iz üzre
olduğumu hissediyorum.
2008 ile 2010 yılları arasında kâh yükselen kâh alçalan
bir arzu ile Rüşdü Paşa sürek avımı sürdürüyorum. Bir an av yaklaşıyor, bir an
gâile içinde uzaklaşıp gidiyor. Rüşdü Paşa katiyetle meyillerime cevap
vermiyor. Orası tıkalı. Trafik yok. Rüşdü Paşa, bu kez Milat'ta
gercekgundem.com ve iyibilgi.com kıvamındaki yazılarına başlıyor. Bu sırada
(2011-2012), Tenbelheyven'ın bir gün attığı bir twit ile irkiliyorum: twitte
Milat'ta yazdığı bir yazıda Enis Batur'a yazdığı mektuptan cevap alamayan Rüşdü
Paşa'nın İsmail Pelit olduğundan bahsediliyor. (Tam bu sıralarda Rüşdü Paşa'nın
ben olduğumdan da bahsedilmiş, mahfillerde. Bir üslup benzerliğinden de. Ancak
böyle bir üslup benzerliği var ise/muhtemelen vardır, ben bunu 2007-2010
arasındaki okumalarıma ve etkilenmeme bağlıyorum).
Üslûplar arasında benzerlik olabilir mi? Blogu dışında
matbu bir İsmail Pelit'le o güne dek tanışmış değilim[3].
Blogundan edindiğim izlenim ise sadece bir Pessoa puzzle'ı doğurmaktan ileri
gitmez. Ama Pelit'teki Enis Batur ve İsmet Özel takıntısı "olabilir mi
acaba?" dedirtiyor. Yalçın Küçük, Rüşdü Paşa ve İsmail Pelit. Üç ayrı
içerik, üç ayrı motif seti ve üç ayrı üslûp. 2012 ya da 2013 olmalı. Paşamıza
kısa ve net bir meyil atıyorum: "siz İsmail Pelit misiniz?". İlk kez
aranan kan bulunuyor:"Hayır, sizi temin ederim" diye cevaplıyor. Ancak
Meyil trafiğini sürdürme talebim Paşa tarafından geri çevriliyor. Bir zaman
sonra bunun Paşa'nın teknoloji ile ilişkisinde aranması gerektiği sonucuna
varıyorum. Ancak birkaç bulgu var: Yalçın Küçük o esnada içeride ve İsmail
Pelit, Paşa olmak için bir on yaş küçük. Bilinmezliğin sularına geri döndük
derken, twitter'a Paşa düşüyor.
Twitter'daki Paşa: yalın, berrak, diyalojik.
Paşa:
hilâfsız bir arzu ekonomisi. Söylüyor. Paşa teklif ediyor. Commitment ile
agreement'ın bambaşka iki zemin olduğunu anlamayan Paşa'yı da anlamıyor.
Özellikle, kadınlar paşayı hiç anlamıyor. Ve "nasılsa ekmek yapılıyor
buğdaydan"[4].
O sırada twitter'a hariçten göz atıyorum. Hesabımı çoktan kapatmışım.
Milat'taki yazılarını okuyorum ve o Cihat Duman'ın dizelerini epigraflara
dönüştürüyor. Paşa'nın evrene gönderdiği sinyallere twitter'da Cihat cevap
veriyor (2013). Ve benim 6 yıllık emeğimin üzerine konan da o oluyor. Sonrası
Rüşdü ile Cihat arasında. Ama üç dört güne kalmadan, ben de bir telefon hattı
kurmayı başarıyorum. Paris Cad. Kavaklıdere/Ankara ile. Ne Yalçın Küçük ne
İsmail Pelit. Bambaşka bir adam. Bugüne kadar tahayyül edilmiş network içre
değil. Telefonlaşıyoruz. Çok değil. Yorucu değil. Hatta az. 2013'ün son
aylarına kadar da yüz yüze gelmiyoruz.
2013'ün son aylarında yüz yüze iki kez geliyoruz. Bir
Beyoğlu'nda. İki; Beylikdüzü'nde. Meyilleri hiç hatırlamıyor. Sürek avını
anlattığımda şaşırıyor. Herkesin bir özel takıntısı vardır. Belki de birinin
Rüşdü Paşa takıntısı olabileceğini düşünmüyor.
Meram:
Yeni Yol
2013'te çıkmaya başladı Fin Fanzin. Mütevazı ve
Mütekamil. Bununla birlikte, mevcudun oldukça önünde bir seyir defteri. Ben ve
Rüşdü de bu kadroya dahiliz. Fin Fanzin ekibinin buluşması da diyebiliriz;
Beylikdüzü'nde bir gecenin ilerleyen ve bol rakılı saatlerinde Paşa ile ben
hazirûnun diğer üyelerine bir öneri ile geliyoruz. Öneri şu: "Paşa'nın
Geçiciyiz Ama Kurtulacağız'ın ardından gelecek kitabının ismi Meram Yeni Yol
olsun". Bu fikri ortaya atmama sebebiyet veren hissiyat ise henüz birkaç
hafta önce Rüşdü Paşa'nın twitter'da yazmış olduğu, diğer twitlerine bir
yönüyle benzeyen ve konteksten kopuk "Meram Yeni Yol" twiti. Ama bu
kez tüm kontekslerden kopuk. Kopartılmış ve ortada bırakılmış. Diğer kopukların
yanına eklenmemiş. Bir daha birleşmemiş.
Paşa'nın Meram'lı olduğunu biliyor: ama Meram'da yeni
yol diye bir yer olduğunu bilmiyorum. Meram var, Meram'da bir de yeni yol var.
Yeni yoldan minibüs geçiyor. Yeni yol modernize. Eski yol var mı? Varsa artık
ona herhangi bir atıf var mı? Bir twit. Sadece. Meram Yeni Yol.
Buna karşılık Paşa'nın tıkanışa karşı bir panzehir yön
olarak öne sürdüğü "çocukluğa geri dönüşü" işaret ettiğini gayrıiradi
olarak sahipleniyorum. Amado'nun ana yurdun çocukluk olduğu tezi, Novalis'in
bütün dönüşlerin yuvaya olduğu/olacağı
var sayımı, Heidegger'in bitmek bilmez ev inşası, Benjamin'in 48 saatini Berlin
sokaklarına gömmemiş birinin makus talihine ilişkin söyledikleri zihnimde
senkronize bir şekilde uyarılıyor. Bununla birlikte; kesif bir sabun kokusu,
çiçek desenli mutfak taşları ile örtüşen bir fasulye yemeği kokusu..
Paşa'nın Meram'ı var. Benimse dönebileceğim topraklarım
T.C'nin sınırları dışında kaldı. Çocukluk aslında, bu nedenle- bir fiziki
dönüşten ziyade; bir zihinsel dönüşü işaret ediyor. Tam da bu yüzden, Meram
Yeni Yol'u; Meram; Yeni Yol olarak
okuyorum. Yeni ama kadim bir yol olarak Meram.
Ortodoksinin iki temel enstrümanı var. Bir sair şartlar
altında çalıştırdığı; yani sükût suikastı. İkincisi mutlak reddiye. İroniyle
başlayan, sertleşen bir reddiye. Fin Fanzin ekibi o gece, Meram: Yeni Yol'u gülünç buldu. Ertesi sabahki kahvaltıda da bu
gülünç bulma ve reddetme hâli sürdü. Ayrıca Ayhan Şahin'in Seyhan Erözçelik
şiirini de kifayetsiz bulmasını siz okuyuculara ihbar ediyorum. O gece
şiirlerini okurken gıyabında reddiye yiyen Erözçelik de, Yeni Yol ailesinin
sürekli bir üyesidir. C.D'nin, Yılmaz Türk'ün ve F.M'nin itirazlarını da
çıkınımıza koyuverelim. Hatırlatacağız.
Ha! Biz Fin'den ayrılmadık. Fin'de yazıyoruz. Fin'dekilerle
küsüşmedik. Sadece Meram: Yeni Yol'da onlara daha esrik/ve belki de
katlanılmaz, denenemez, denenmesi anlamsız gelen işlerimizi paylaşacağız. Bu doğrultuda denilebilir ki, Meram: Yeni Yol;
a. Esrik, sade ve soylu, erotik bir minval üzre devam
etmek niyetinde. Bir edebiyat fanzini değil. Alabildiğine kişisel bir kültür
fanzini. Bu nedenle "senso comune" ve "blocco storico"nun
içerisinden konuşmuyor. Hatta, Türkler, Kelime-i Şehadet seviyesinde bile
Müslüman mıdırlar? Tartışılır.
Tartışıyor.
b. Rüşdü Paşa ve Ufuk Akbal dışında bir yazarı
olmayacak gözüküyor. Sadece ilk sayıda Halil Bezmen'in "Geçiciyiz ama
Kurtulacağız"a dair Rüşdü Paşa'ya bir mektubu var.
Bütün bunların ötesinde, "bütün dönüşler
anayurdadır, çocukluğadır"ı vurguluyor.
Bu nedenle de bütün dönüşler Meram Yeni Yol'adır.
Frost'un aksine, seçilmemiş olan yerine, içine doğulmuş ve içinde çıkılmış
olana yönelik bir arayış. Ama minibüsün geçtiği Meram Yeni Yol'a değil. Yeni
bir yol'a yani Meram'a doğru bir arayış. İşte o kopartılmış ve bir daha
birleşmemiş, belki de birleştirilemeyecek olan şeyi, Paşa'nın ve benim çok
sevdiğimiz Klee'in "Angelus Novus"uyla birleştiren de bu oluyor.
Dolayısıyla, 2007'den beri süregelen arayışı, 2014'te sonlandıran ve oradan
yeni bir arayışa, yani Yeni Yol'a yelken açan da bu örtüşme/bitişme/vuslat hâli
oluyor.
KAYNAKÇA
Rüşdü
Paşa, Kadınlar ve Türkler Hakkında
Bildiğin Her Şey Yanlış, Destek Yayınları, 2007.
Yalçın Küçük, Aforizmalar, 2. Baskı, Arkadaş Yayınları, 2008.
Yavuz
Türk, Kumaş, Yeniyazı Yayınları,
2010.
[1] Rüşdü
Paşa, Kadınlar ve Türkler Hakkında
Bildiğin Her Şey Yanlış, Destek Yayınları, 2007.
[2] Yalçın
Küçük'te Rüşdü'deki gibi bir tempo ile Deleuze, Derrida, Lacan, Foucault vb.
referanslara rastlanmıyor.
[3] Belki de
Rüşdü Paşa'ya varayım derken, i. Pelit'in bloguna vardım. Hafızanın aziz
tahrifatı. Bilemiyorum. Ama Pelit'in blogu o zaman en çok lezzet aldığım
içeriklerden birini vaad ediyordu. Sonra kapattı.
[4] Yavuz
Türk,"Düşük", Kumaş,
Yeniyazı Yayınları, 2010, s.14.
Meram: Yeni Yol Fanzin 1'de yayımlandı.
Meram: Yeni Yol Fanzin 1'de yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.