12 Haziran 2018 Salı

Dursun Göksu - Ormanları Hayvanlardan


"Ufuk Akbal'ın ilk şiir kitabının ardından şiire bir müddet ara vermesini bu kitabı okuyunca daha iyi anladım. Bir şiir krizinin ardından bazı gözden geçirmeler sonucu yumuşak bir adımla bu yeni latif alana yerleşmiş görünüyor. Tomris Uyar'ın o güzel deyişiyle bir dil tadı yakalamış tek şairimiz belki de Ufuk Akbal'dır. Bugün yazan hiçbir şair böylesine lezzetli bir dil peşinde değil. Ufuk Akbal'ın ilk bakışta herkesten ayrılan vasfı bu olsa gerek. Bugün hikâye kadar okunan bir şiirimiz olsaydı Türk okuru Ufuk Akbal'ın kültür birikimine göz atmayı deneyecekti. Yer yer bir meddah edasıyla, yer yer eskilerden bir merdümgiriz şahıs esrarıyla birden karşımızda bulduğumuz bu plastikî sesi, kuşağı şairlerinden hemen ayırt edebilirsiniz.

İlk kitabındaki nükteli ve yargı üreten kaynak oldukça edalı bir bükülmeye varmış. Daha çok gönlü geniş bir dostun, müşfik bir babanın ve anlayışlı bir sevgilinin sesi Ufuk'un sesi. Fethetmesi bundan. İknası var, ithamı yok. Acı acı dokundurmaları var, keskin belirtmeleri yok. İyi bir şiir tercüme edilemez. Sırf iyi bir şiirin özüne ulaşmak için o dilin bütün hilelerine başvurmak zorunda kalabiliriz. 

Ufuk Akbal, şiirinin iyiliğini bir nevi tercüme edilemezliğine de borçludur. Fakat onunki bir dil zevkli sebebiyle, dilin kendi ahalisinde bile belli seçicilik aradığı yönüyle tercüme edilemezdir. Söylediklerindeki yalınlık ve uyum değil Ufuk Akbal'ı seçkin kılan. Söyleyişindeki tattır. Bu dil düzeyi sadece ona mahsus olduğu için onu okurken memnun oluyoruz. Fakat bu dil ayırıcı bir dildir, sadece memnunların dilidir desek abartmış olmayız. Yıkıcı değil çünkü. Ufuk Akbal bütün olan bitenin bir kıyısında adeta şen bir diğerkâmlığın kuyumculuğunu yapmaktadır".

Kaygusuz Dergi, 5. Sayı, Haziran 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beni kâle almanızın kıvancıyla doluyum.